Patronsuz Medya

Kadınlar tuvaleti

Ebru Gürsoy - 2000  


Çocukken anaokulunda kızlar ve erkekler aynı tuvalete giderdik. Erkekler uzaktan pisuvara işerken biz zavallı kızlar söylene söylene klozete oturmak zorunda kalırdık.

O günlerde aklımda kalan bir şey daha var: Ben lavaboda elimi sabunlarken erkekler hiç bir şey olmamış gibi pantolonlarının fermuarını çekip giderlerdi. Anaokulunda ne zaman kızlı erkekli el ele tutuşmacalı bir oyun oynasak, erkeklerin "pis" ellerini tutmamak için elimden geleni yapar, tutsam bile başka bir yere dokunmaz, doğrudan tuvalete gidip yeniden ellerimi yıkardım.

Aradan on yıl geçti. Ortaokul ve lise hayatım boyunca ev dışında başka bir mekânda tuvalete gitmedim hiç. Ama uzaktan uzağa tuvalete gidip gelen erkeklerin ellerinin ıslak olup olmadığına (yani ellerini yıkayıp yıkamadıklarına) dikkat etmeyi de ihmal etmedim.

Derken bir on yıl daha geçti. İkinci on yılımın dört yılını, Türkiye'nin "seçkin" üniversitelerinden birinde, hem de yurtta kalarak geçirdim. Bu dört yıl içinde de, hemcinslerimin dünyasını, özel yaşamını ve (olmayan) temizlik alışkanlıklarını yakından tanıma fırsatını buldum ve artık erkeklerin tuvaletten çıkınca ellerini yıkayıp yıkamadıklarına dikkat etmekten vaz geçtim. Bu konuyu tartıştığım erkeklerden biri bana aynen şu yanıtı vermişti:

- "Bize elimizi yıkamayı değil, elimize işememeyi öğrettiler."

Biz kadın milleti, erkeğin zeki, çevik ve paralısını severiz. Ama temizlik (ya da hijyen) sorunu da, ayrıca önemlidir bizim için. Bir erkeğin klozetinde ya da küvetinde kıl görmeye tahammül edemez, bu durumu pek iğrenç buluruz. Ama erkek kılına tahammül edemeyen biz kadın milleti ne hikmetse lavaboyu, küveti ve banyo deliklerini saç içinde bırakmayı hiç ihmal etmeyiz.

Bir ara yurtta geceleri sular kesilirdi. Ben ve benim gibi hijyen tutkunu birkaç arkadaşım gündüz doldurduğumuz su şişeleriyle dişlerimizi fırçalayıp yüzümüzü sabunlarken, tuvalet kâğıdı bile kullanmaya gerek görmeyen kızları görüp hayrete düşerdik. Hiç unutmam, saçları had safhada yağlı bir kızcağıza, yarım saat süren ve ortalığı kokuya bulayan bir tuvalet seansından sonra sabun ve su önermiştim. Bana "Hayır, gerek yok" deyip ellerini ovuşturarak odasına gitmişti.

Yurttaki oda arkadaşlarımdan biri de (şansızlık işte, kura sonucu aynı odaya düştük) her akşam saçlarını uzun uzun fırçalar, fırçasını hiç temizlemezdi. Bu size hiç korkunç gelmeyebilir, ama hatunun haftada bir kez yıkandığını söylediğimde belki ne demek istediğimi anlarsınız.

Yurt hayatının cilvesi, odanızdaki insanların özel yaşamına ait bir sürü ayrıntıyı bir anda öğreniveriyorsunuz. Ne bileyim, iç çamaşırlarını hiç değiştirmeyeneleri de gördüm, sabah kalkıp yüzünü hiç yıkamadan çapaklı gözlerle dolaşanları da… (Bu insanlar, çoğu zaman beni "aşırı titiz" olmakla suçladılar hatta!) Ama en korkuncu, sevgilisiyle buluşmadan önce ayna karşısında süslenirken makyaj malzemelerinin yarısını ve tutam tutam saçı lavaboya dökmekte hiç bir sakınca görmeyen düşüncesiz tiplerin o iğrenç lavaboya rahatlıkla dokunmaları ve çantalarını musluk başlarına asabilmeleriydi. Onları gördükçe kusmak isterdim.

Yurt hayatı boyunca erkekler yurduna (ve erkekler tuvaletine) defalarca girdim çıktım. Rahatlıkla söyleyebilirim ki erkeklerin odaları ve tuvaletleri, kadınların odalarından ve tuvaletlerinden kat kat temizdi. En azından işemeden önce klozetin kapağını kaldırmayı akıl ediyor, böylelikle beni sidik damlalarıyla sırılsıklam olmuş bir tuvalete oturma zahmetinden kurtarıyorlardı.

Bir de kullanılmış ped mevzuu var içimi kaldıran. Herkes bilir, regl dönemimde kadın teni daha bir ağır kokar, hele de regl olmuş bir kadın bacaklarını iki yana açıp oturduğu zaman kokudan insanın burnunun direkleri kırılabilir. Kanlı pedlerin ne kadar kötü göründüğünü söylememe gerek yok sanırım! Pedlerini sarmadan çöpe atmaları bir yana, regl oldukları ilk gün (bazıları için bu süre üç güne kadar uzayabiliyor) yıkanmayan hatunlar da gördüm.

Tuvalet mevzuna çok mu kafayı taktım, bilemiyorum; ama bir kadının başkalarının, hele de erkeklerin yanında nasıl göründüğünü anlatmama gerek yok zaten. (Zaten Karl Kraus bir aforizmasında, "Odada bir erkek yokken, kadın gerçekten kadın mıdır?" demiş ve çok önemli bir konuya parmak basmış.) Erkeklerin giremediği tek yerde, kadınlar yurdunda ve tuvaletinde de kadınların gerçek yüzü, bütün çıplaklığı ve çirkinliğiyle ortaya çıkıyor. O mis kokulu, boyalı saçlı, suratı makyajlı ve çok alımlı hatunlar, erkeklerin olmadığı ortamlarda pis ve iğrenç yaratıklara dönüşüyorlar. Tuvaleti (ve inanmayacaksınız ama klozetin üstünü) kan gölüne çeviren, sifon çekmeyen, tuvalet kâğıdı hiç kullanmayan, ellerini asla yıkamayan kadınların zamanı gelince anne olup çocuklarına temizlik kurallarını nasıl öğreteceklerini aklım almıyor valla!

Kuaföre gidip saçlarına fön çektirecek zaman bulamadığı için günlerce yıkanmayan ve geceden kalma makyajını temizlemeyen karılar da cabası. Bir de ne olduğunu anlamadığım bir "saç yıkama" muhabbeti vardır. İnsanın vücudu kirliyken saçları temiz koksa ne yazar!

Madalyonun bir yüzü daha var. Eski iş yerimde kadınlar ve erkekler aynı tuvaleti kullanırdık. Son derece ünlü bir erkek büyüğümüz bir sabah misafirimiz olmuştu. Onun ardından tuvalete girdiğimde klozetin üzerinde tek bir damla bile sidik göremedim, çünkü çişini tamamen yere yapmış, tuvaletin çevresinde sapsarı bir göl oluşturmuştu. İşerken neyle meşguldü bilemiyorum ve merak da etmiyorum.

Bir sefer de bir erkek tanıdığımla bir kafede oturup dertleşiyorduk. Bir ara tuvalete gitti, döndüğünde pantalonundaki ıslaklık dikkatimi çekti. "Ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla!" deyişinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anladım.

Bu iki örnek, erkek milletinin de zaman zaman çok dikkatsiz ve pis olabilceğini kanıtlıyor, ama yine de kadınların tuvalet konusundaki büyük başarılarını (!) gölgeleyemiyor.

Yazımı, Freud amcamızın söz ettiği Elektra kompleksinden muzdarip olduğumu söylerek bitirmek istiyorum. Evet, ben de bir penisim olsun, ayakta işeyebileyim istiyorum; kadınlarla aynı klozete oturmak istemiyorum.

* * *

Konuyla ilgili bir yazı: Kadın Düşmanı →

Yorumlar

Evet, tuvalet temizliği çok önemli gerçekten. Arkadaşlar, belediyenin tuvaletleri berbat. Ben yozgatta oturuyorum. Terminal tuvaleti berbat. Yozgatta ne yazıkki temizlik kültürü yok. Tuvaletler tertemiz pırıl pırıl mis kokulu olmalı. Sabun mutlaka olmalı. Sular daima akmalı. Tuvaletleri temizleyen görevliler bunu itinayla her gün yapmalı. Bu bir kültürdür. Kayseriye gitmiştim gezmek için. Tuvaletleri tertemiz pırıl pırıldı. Bütün tuvaletlerde sabun vardı ve ücretsizdi. Tuvalete girince insanın içi açılıyordu. Arkadaşlar, tuvalet temizliği bir aynadır, toplumun aynası. Lütfen tuvaletleri temiz kullanalım.

Melahat Erdoğan - 11 Nisan 2011 (11:39)

İş yüzünden birçok yabancı ülke gezdim. İlk tuvalet şokumu Almanya havaalanına indiğimde yaşamıştım. Tuvalette boşuna taharet musluğu aradığımı hatırlıyorum. Gittiğim bütün Avrupa ülkelerinde aynı şey başıma geldi. Elinde pet şişeyle tuvalete gören birini görünce kafadan selâmünaleyküm diye dalıyordum, ya Türk çıkıyordu ya Müslüman. İnsan ister ayakta ister oturarak ihtiyaç görsün hijyen çok önemli. Tuvaletleri genel anlamda temiz olmasına temiz ama ne zaman batılı biriyle el sıkışmak zorunda kalsam susuz klozetleri hatırlamışımdır.

Mehmet Soybeli - 12 Ağustos 2011 (15:28)

Tuvalet temizliği kanayan yaramız mıdır nedir? Ben de ne zaman ev dışı bir yerde mecbur kalacak olursam ya diye tırsar dururum. Üstelik tuvalet temizliğinin şehre dayanmadığını da söylemeden edemeyeceğim. Kayseri'de yaşıyorum, gayet temiz tuvaletler görmemin yanı sıra vasatlarını görüp gerisin geri çıktıklarımı da bilirim. İnsan şehrini kötüleyince de bir kötü oluyor.

Şeyma - 18 Ağustos 2011 (13:10)

Kadınlar çok pis olabiliyor. Dışarda makyaj, süs püs hepsi taş bebek gibi. Ama görüntünün arkasına bir bakıyorsunuz ne tuvalet adabı ne kişisel bakım. Okul yıllarından biliyorum. Kız arkadaşlarımın odaları çok dağınık ve pis olurdu. O kızları sokakta görenlerin dibi düşerdi. Bir de odalarını görseler!

Bence bu tip eğitimler evde verilir. Ailede başlar. Ama bizim her işimiz eksik olduğu gibi bu da eksik tabi.

Taner - 8 Eylül 2011 (09:31)

Gerçekten çok doğru bir şekilde ifade etmişsiniz. Kadınların daha hassas olması gerekirken yaşamadıkları yere saygıları yok kendinden sonra oraya başka bir insan gelebileceğini hiç düşünmüyorlar. Boşuna yazmıyorlar her yere "Nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak!" diye.

Büşra - 24 Eylül 2011 (21:27)

Ebru'cum seninle gurur duyuyoruz, bir de Sultanahmet civarı tuvaletlere el atsan da utansa kadın erkek bütün turistler.

Serkan Ozabacı - 17 Ocak 2012 (15:52)

diYorum

 

334
Derkenar'da     Google'da   ARA