Patronsuz Medya

Cem Karaca'yı sevebilmek

Metin Göz - 13 Şubat 2004  


İnsan Cem Karaca'sını yitirir de nasıl sessiz kalabilir, öyle değil mi?

İlkin, onu sevmesini bilememiş bîçare insan müsveddelerine birkaç kuru, didaktik sözüm var… Malumu ilâmdır ve dahi nafiledir ya olsun:

Has sanatçı, "iç" ini hem "biricik", hem "üniversal" kılabilmeyi amaçlamış ve bunu kendine, her şeye ve herkese rağmen becerebilmiş adama denir. O, etik, ahlâk, ontoloji gibi bağlamları kendine mesele yapmış ve bu uğurda her türlü küçümsenme, aşağılanma, yoksayılma, dışlanma ve tecrite ya da aksine, ululaştırılma, tapınılma, heykelleştirilme ve içi boşaltılmaya maruz kalsa da bunları aşacak kudret ve kalitede biridir.

Duruşunu belirlemiş, yerini tahkim etmiş; kitlesel cehalet, bağnazlık ve ilkelliğe karşı bedensel varlığını ruhuna, vicdanını aklına siper eylemiştir. Hazırdır, savaşır ve ölür. "Yaşayan ölü"lere karşı, "ölse de yaşayan" olur. Savaşçı olmayan bir savaşçıdır aslında; artistik, estetize bir barışın dingin sesiyle mırıldanarak, fısıldayarak, haykırarak, bazen de susarak savaşır yalnızca. Yunus, Nesimi, Nazım ve Beethoven'dır.

Yalnızdır, ama kendinde öteki'yi, ötekinde kendini arayıp bulandır. Kimileyin yanlışlıklara da düşebilir; yanlışlığa bile düşemeyecek kadar korkak ya da gelişmemiş, beyin-özürlü kafalara inat "güzel yanlış" lardır bunlar, onun "toplam doğru" sunu sağlamaya yarar üstelik. Çünkü intellect, feraset sahibidir o, söyleyip eylediği içindir ki yanılabilendir.

* * *

Neyse, tıraş bu kadar! Neden yaşamam, nerede durmam, nereye yelken açmam gerekir diye sormalarımda şu dünyada yaşadıklarının bilgisiyle güç topladığım, cesaret bulduğum, direnç kazandığım, sevindiğim, sesimi yükselttiğim "kutlu azınlık" tandın elbet azizim, ağabeyim, kardeşim, dostum, adamım Cem Karaca! Ölümünle yalnızca bizi eksilttin hepi topu, yoksa sen bir şey kaybetmiş değilsin! Sürüngenler sürünmeye, alçaklar kendilerini daha da alçaltmaya, zorbalar incelikten habersiz görünüp inceliğe düşman olmaya devam edecekler elbet; senin ölümün onlar için cim karnında noktadan ibaret.

Bana gelince… Şarkıların nasıl çocukluk, ilk gençlik, gençlik günlerime yettiyse bundan sonrama da yetecek. Ama bağışla beni yine de, çünkü bu mektubu yazarken içimi öfke mi, huzur mu ne kaplıyor, bir türlü bilemiyorum ve bu yüzden senin o heybetli sesinden öte, Benedetto Marcello'nun çok sevdiğim obua konçertosunun adagio bölümüne havale ediyorum duygularımı… Fikret Kızılok ve Yavuz Çetin'e de benden selâm olsun!

diYorum

 

101
Derkenar'da     Google'da   ARA