Mehmed Kemal - Cumhuriyet, 21 Haziran 1989
Gece yarısı yataktayım, tam dalıyordum ki telefon çaldı. Böyle ilgisiz arayışları hiç sevmem, ama nidelim, serde gazetecilik var, açtım. Daha "alo" dememe kalmadı, telefondaki ses "Ağabey" diye başladıktan sonra yağdı gürledi.
"Ne olmuş?"
"Sen gazeteni okumuyor musun?"
"Okuyorum."
"Orda bacı diye yapılan herzelerden haberin yok mu?"
"Ne bacısı?"
"Yapma be ağabey, orda Necdet Şen diye birinin çizdiği resimleri görmüyor musun?"
"Görüyorum, ama bugünlerde bakmadım. Gözümden kaçabilir. Bir daha bakayım."
"Böyle giderse, biz arkadaşlar kararlaştırdık, gazeteyi boykot edeceğiz."
Böyle konuşmaları hiç sevmem, ama ne yapacaksınız, okur veli-i nimet derler, katlanacağız.
"Şimdi gazeteye bakarım. Gerekirse ilgililere söylerim. Benim yazı işleri ile ilgim yok."
"Biz Okay Bey'e de Hasan Cemal Bey'e de söyledik, bir sonuç çıkmadı."
"Ben de söylerim."
"Durdursun bacı resimlerini…"
"Kızmayın, bir çaresi bulunur."
Telefonu kapattım. Uykum da kaçtı. Gazeteler kitaplıkta. Birkaç günlüğü var. Hemen "bacılı" yeri açtım, okumaya başladım. Hatırladım, hapisten çıkmış genç bir kızın serüvenini anlatıyordu. Genç kız bir süre direndikten sonra genç bir oğlanla fingirdeşiyordu. Olmaz mıydı böyle şeyler? Olurdu. Ama nedense bizim solcu arkadaşa bu gerçek çok dokunmuştu. Onun için telefonda,
"Hapishaneye girmiş her devrimci kız orospu mu?" diye bağırıyordu.
Bacı ile ilkin böyle karşılaştım.
Bacının fingirdemesi, yakınmalar, konunun açıklığa kavuşması, hatta açıkoturumlar gerilerde kalmıştı. Bir gün baktım, "Bacı" bir kitap olarak karşımıza çıkmıştı.
Türlü türlü yorumlanan Bacı, her çeşit serüvenlere karışan "Hızlı Gazeteci" iyice ünlenmişti. Hatta ünde Necdet'i bile neredeyse geçiyorlardı. Peki kimdi bu Necdet Şen?
1956 yılında Giresun'da doğmuş. 16 yaşında iken ailesi ile birlikte İstanbul'a gelmiş. Okurken lise 2'de öğrenim programını sıkıcı bulduğundan okulu bırakmış. Bundan sonra kendini resme vermiş (İsmail Gülgeç de öyle değil mi?). Çizgileri 1975-76 yılında Gırgır'da yayınlanmış. 1976'da askere alınmış. Askerlikten sonra birçok dergiye çizmiş. Güneş gazetesinde 2.5 yıl spor çizerliği yapmış. Kitap kapakları, türlü çizgiler de cabası. Başlangıçtaki çizgi romanları arasında "Çulsuz Köyün Sultanı", "Bunalım Burhan", "Karagöz'ün Maceraları" ve "Hızlı Gazeteci" var.
Dostum Hıfzı Topuz çizgi romana bir önsöz yazmış. İyi de etmiş. Bacı için açılan her türlü tartışmalara ışık tutuyor, şöyle diyor:
"Fazilet neden Recai ile öpüşmüş? Neden Hızlı Gazeteci ile yatmış? Devrimci yatar mı yatmaz mı? Neden yatmasın, neden sevişmesin? Fazilet'i isteyen beğenir, isteyen beğenmez. Konu Bacı olmasaydı da, Tarzan olsaydı, Barbarella olsaydı, Cem Sultan olsaydı, Cengiz Han olsaydı ne yapacaktık? Kurgudaki başarıya göre mi değer yargısına varacaktık, yoksa gerçekliğe göre mi?"
Bacı çıkan kitapla iyice aramızdadır. Ondan kopamayız, onu dışlayamayız, o bizimle birlikte yaşıyor…
Başında her yeniliğin, böyle kargaşalar olur, sonra geçer.
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.