Patronsuz Medya

Gazeteci'nin hızı kesilmedi

Hikmet Temel Akarsu - Radikal, 12 Nisan 2002  


Necdet Şen'in 'Hızlı Gazeteci'si yabancılaşma, kopuş ve kaçış çağında görev yapan gazetecilerin dikkatle incelemesi gereken bir çizgi roman

HIZLI GAZETECİ Necdet Şen, Parantez Yayınları, 2002

1. Kitap, Kırılgan Çocuk İrisi, 98 sayfa, 3 milyon 250 bin lira.

2. Kitap, Ah Mimoza!, 98 sayfa, 3 milyon 250 bin lira.

3. Kitap, Biricik, Tombulum Benim, 98 sayfa, 3 milyon 250 bin lira.

"Babıali'deki sefalet günlerimizi özlüyorum… Fedakârlık isteyen aziz ütopyalarımız vardı… Birbirimizle selâmlaşır, hatta şakalaşırdık… Simitçiler, börekçiler, kediler dolaşırdı süflî koridorlarda… Bir boka yaramadığını bilsek de sendikamız vardı… Bugünkü nefesi kesilmiş eski tüfeklerle ve fedai niyetine el altında tutulmakta olan hırslı çocuklarla içlerinde barındırdıkları bozulma potansiyelini görmeden bir arada çalışır, sandviçimizi bölüşürdük…

Ya şimdi? Ben de diğerleri gibi, kentin varoşlarını dolduran sefil, hırpani insanlara 'Hasstirin gidin, kentin estetiğini bozmayın, ' diyen program metinleri mi kaleme almalıyım bu televizyon şovunda? Müzikalite ve Türkçe özürlü tıfıl popçulara yalakalık mı etmeliyim yoksa? Sosyalistlerle maytap geçmem de gerekecek mi, iktidar protokolünün arka sıralarında bir kıçlık yer kapmak için?"

(Sayfa 38 - Kırılgan Çocuk İrisi)

Yukarıdaki yakınmalar, iç döküşler bize değil, 'Hızlı Gazeteci'(?) Necdet Şen'in kitabındaki kahramana ait. Necdet Şen'in 'Hızlı Gazeteci' adlı enteresan çizgi roman tiplemesinin maceraları gazetelerde tefrika edildikten sonra şimdi de kitaplaşmaya başladı. İlk iki cilt, 'Kırılgan Çocuk İrisi' ve 'Ah Mimoza!' adlarıyla Parantez Yayınları'ndan çıktı.

* * *

Yerleşmiş kalıpları kırıyor

Necdet Şen sadece bir çizer değil, ilginç bir yazı, düşün ve medya siması. İçinde yer aldığı yapılara eleştirel gözle bakmayı bilen, yeri geldiğinde kendini bile acımasızca yargılayan, sanatına kalbini koyup bu uğurda bedeller ödemeyi göze alabilen biri.

Tüm bu özellikleri dolayısıyla Necdet Şen'in ortaya koyduğu çalışmalar incelemeye, üzerinde düşünülmeye değer olmaktadır. Necdet Şen sadece çizgi roman ya da karikatür üretmiyor, yazarlık yönü de var. Yakınlarda çantasını sırtına alıp gönlünden geçen bir macera uğruna Katmandu yollarına dökülmüş iki yıl boyunca İran, Afganistan, Hindistan, Nepal yollarında 'sürtmüş' döndüğünde yaşadıklarını kaleme almış ve 'Nereye?' adlı bir kitap olarak yayımlamıştı. (necdet şen'den düzeltme: Afganistan değil, Pakistan; 2 yıl değil, yaklaşık 3, 5 ay.)

Doğrusu 'Nereye?' adlı 'gezi' türünde yazılmış yapıtı okumuş, 'şov' yanı ağır basan egosantrik bir çalışma olarak görmüş ve üzülmüştüm. Bu üzüntü Hızlı Gazeteci'nin kitaplarının art arda çıkmasıyla yerini tekrar sevince bıraktı.

'Hızlı Gazeteci'nin maceralarını gazetelerdeki, tefrika edildiği bantlardan izleyenlerin çok büyük bir lezzet aldığını söylemek genelde zordur. Bu, benim için de böyledir. (öhhö öhhö!) Fakat, derin düşünsel meselelere el atmaya çabalayan (öhhöööö!) Necdet Şen'in bu yapıtlarını bütünlüklü bir form içinde, yani kitap olarak okuyup bitirdiğimizde yaşadığımız duygular aynı olmuyor. Tersine, son derece düşündürücü, ufuk açıcı bir eserle karşı karşıya kalmış olmanın ağırlığını yaşıyoruz.

Necdet Şen iddialı bir çizgi romancı. Çizgi romandaki bazı yerleşmiş kalıpları kırmak için büyük riskler göze alıyor. Aksiyon yanı ağır basan öyküler yaratması beklenirken bunu yapmayı reddediyor. Çizgi roman kavramınde genelde olduğu gibi hafif öykülerle, baştan çıkarıcı, kışkırtıcı kurgularla okuru sarıp sarmalaması gerekirken bunu da yapmıyor. 12 yaş zekâsına hitap eden romanlar çizmeyi külliyen reddediyor ve derin düşünsel sorunsalları masaya yatırmayı davet eden öyküler kuruyor… Bu şekilde, bizi kendi düşünsel serüvenine ortak ediyor.

Hızlı Gazeteci, taşıdığı ismin aksine pek ağırkanlı biridir. İçine düşülen yeni dünyayı fena halde yadsımakta, kabullenememektedir. Yetenekli bir gazeteci olmasına rağmen, Babıali'de gazetecilik yaptığı yıllardaki naif, içten, samimi, neşeli günleri özlemekte, bugünkü plazalar çağı gazeteciliğini bir türlü içine sindirememektedir. O yüzden de hep depresif bir görüntü vermekte, işe geç kalmakta, 'kazanmak' için yapılması gereken sefillikleri yapmayı reddetmektedir. Plazalar çağı gazeteciliğini yakından bilenler Necdet Şen'in yarattığı Hızlı Gazeteci tiplemesinin ne denli betimleyici bir karakter olduğunu daha iyi anlayabilirler.

* * *

Fetbazlığı reddeder

Hızlı gazeteci, tüm depresif haline ve muhalif duruşuna rağmen yetenekleri ve dürüstlüğü dolayısıyla eski amirleri tarafından bulunup tekrar tekrar işin içine çekilmeye çalışılır. Çünkü o şaşırtıcı bir biçimde güvenilir biridir. Buna rağmen, beş parasız ve işsiz olan Hızlı, içine girilen yeni projelerin başarılması için gerekli 'fetbazlık'ları yapmayı hep reddeder ve işler yürümez. İşler her çıkmaza girdiğinde, belâya bulaştıklarında ise o, şairane ruh haliyle, pastoral özlemlerini dile getirmeye başlar. Kaçmak, gitmek, ulu dağlara, yeşil ovalara, serin pınarlara sığınmak, balık tutarak yaşamak ister. Bunları düşler, kimi zaman da dener, ama hep bir nedenden dolayı kendini yine medyanın göbeğinde bulur… Tıpkı Sisiphos söylencesinde olduğu gibi…

Hızlı Gazeteci, günümüzde; yabancılaşma, yadsıma, kopuş ve kaçış çağında görev yapan gazetecilerin dikkatle incelemesi gereken bin bir göndermeyle dolu yetkin bir çizgi roman. Sadece medya üyelerinin değil, çağımızda insanlığı saran karanlık duyguların kaynağına inmek isteyenlerin de kaçırmaması gereken nitelikli bir yapıt. Bu yapıtı dikkatle inceleyenler kimi zaman Necdet Şen'in, eleştirilerini yaparken bizi 'klişeler galerisi'nde gezdirdiği duygusuna kapılacak olsalar da; rock'n roll, beatnik, eksistansiyalizm, doğu, pastoral özlemler gibi kavramların yerli yersiz, zarafetten uzak ve bilgiççe kullanıldığı kaygısına düşecek olsalar da; (öhhö öhhööööö!) bu uygulamalar, Necdet Şen'in eserinin değerli bir yapıt olduğu gerçeğini boşa çıkaracak düzeyde değildir.

diYorum

 

486
Derkenar'da     Google'da   ARA