Patronsuz Medya

Osmanlı'da Özel Mülkiyet

Hikmet Kıvılcımlı - 1969

Künye - Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Osmanlı Tarihinin Maddesi, Cilt-2, Sayfa:33-35, Tarihsel Maddecilik Yayınları, Nisan 1977  


Mirî Toprağın Dokunulmazlığı

Cumhuriyet Türkiyesi'nin düşünürü "Devletçilik" ten başka bir kavrama ısınamadığı için, Mirî Toprak düzenini "Devletin" sayar. Mirî Toprak Düzeni, Vakıf yoluyla bile kişilere aktarılsa, çok geçmez aslına dönerdi. Kimse uzun süre, çaldığının üstüne "Özel Mülk" diye yatamazdı.

Örnek: "Anadolu Kazaskeri Cinci Hasan Efendi. Şeriat ve Kanuna aykırı olarak halkın mallarına karışarak Devlet işlerini yürüten Hasan Efendi, Sadrâzam kapısında haps buyrulup öteki değerli birçok eşyasından başka 1000 keseyi aşkın paraları Mirî yönünden zapt ve kendisi Mihalıc'a sürülüp Hak sahipleriyle ilgili durumları dahi çarçabuk görüldükten sonra, hapsine başlandığı zamandan 4 üncü ayda siyaseten katline Ferman… Anılan kasabada yerine getirildi ve ondan önce kendisine TEMLİK ettirip, zû'munca hayır işlerine VAKF eylediği köylerin ve ekinliklerin, şerefli emirle MÜLKİYET ve VAKIFLARI KALDIRILIP, eskiden oldukları üzere kimisi Timar ve Zeamet ve kimisi Mirî yanından zapt olundu." (Abdurrahman Abdi Paşa: "Vekaayi'nâme", 1058 (D. 1647) Recep 26, Beyazit No. 5154)

Osmanlı hiyerarşisince Vezirden hemen sonra gelen, bütün devlet işlerini ve sırlarını Padişahla baş başa verip yürüten, Modern Bakanlardan bin kat geniş yetkili bir adamdır Anadolu Kazaskeri. Kamunun mülkîyetinde olan Mirî Toprağı çalmanın bütün inceliklerini herkesten iyi biliyor. Mızrağı çuvala sokmuş: Kitabına uydurabildiğini kendisine "Temlik" ettirmiş. Kişi mülkü edemediğini "zû'munca hayır işi" deyip "Vakıf" a çevirmiş.

Osmanlı yutmuyor. Çaldıklarının, ettiklerinin meteliğine dek hesabını 3 ay içinde gördürüyor. Ve kellesini uçuruyor.

Antika Müsaderenin Modern Dehşeti

Dikkat edelim. Bu olay 17. yüzyıl ortasında, Osmanlı'nın katı derebeğileşme ve çökme alâmetleri çağında geçer. Anadolu Kazaskeri: Devlet hiyerarşisinde Sadrazamdan sonra ikinci sırada gelen ve bilginler sınıfından olduğu için ayrıca İlmiye dokunulmazlığı bulunan birinci derece Devlet Ulu'larındandır. Her şeyi kitabına uydurup çalmıştır. Sezildi mi, Yassıada'da güneş banyosu ile yıkanıp kahraman yapılmak ve çaldıkları "kutsal kişi mülkü" olduğu için yanına kâr bırakılmak yoktur.

İşveren Sınıfı, bir mavi hikâye yarattı ve yaydı. Kapitalizmden önceki düzeni yıkmak için buna muhtaçtı. Avrupa'da Derebeğilik zamanı, Osmanlı'da son yıllara dek; Burjuvalarca en çok şikâyet edilen korkunç "haksızlık", (Cinci Hasan Efendi olayına benzeyen) "Zapt" ve "Müsadere"lerdir. Kapitalizm, ezelî ve ebedî kişi mülkîyeti getirmedi mi ya?

Bunların haklı veya haksız aşırı kullanımları ne olursa olsun, sosyal anlamları: Kamu hırsızının, kişi mülkiyeti dokunulmazlığına sığınıp soygununa devam edemeyişidir. En tepedeki Sadrazam'ından, en alçak gönüllü Sepahi'sine dek, bütün Osmanlı Dirlikçileri bu "sıkı yönetim" içinde bulunurlar.

"Sahibül Arz" (Toprak Sahibi) adını alan Dirlikçileri, her istediklerini yapacak güçte göstermek kolaydır. Gerçekte onlar dürüst kaldıkları ölçüde güçlüdürler. Topu birden Tefeci-Bezirgân kırımına uğramadıkça, onlar için kamu toprakları ile ilişki; kıldan ince kılıçtan keskin bir sırat köprüsü gibidir.

Böyle bir düzen, elbet işveren sınıfını dehşet içinde bırakırdı. Kapitaliste göre herhangi açıkgöz kişi: İster çalsın çırpsın ister haydutluk ve korsanlık yapsın, ister suistimal ve dolandırıcılık etsin, ister rüşvet ve irtikap sağlasın, hiç önemi yok. O meşru olmayan bin bir yolla kendi kişiliğine bir "Mülkiyet" edinmiş midir? Edinmiştir. Kişi mülkiyetinin kaynağına bakılamaz. Aşkolsun açıkgöze. Kendisine Kişi Mülkü yarattı mı, o mülk kutsaldır!

İşveren Sınıfı, en normal "Sermaye Birikişi" dediği çapulla adam olmuştur. O çapul, işverenin kendi anayurdundaki milyonlarca küçük üretmenin; esnafın, köylülerin mülkceğizlerinden edilmeleri demektir. İşveren Hukuku; gizli yollardan mülkleri ellerinden alınmış çalışanlara hiç bir hak tanımaz. Her gün işlettiği işçilerin emeğinin büyük payını artı değer olarak Kapitalist Kişi Mülkiyeti durumuna geçirmesini "Zapt" veya "Müsadere" saymaz. Kapitalist için sömürü değil, sömürünün Derebeği biçimi gayrımeşrudur: İşveren biçimi sömürü; meşrudur…

Onun için Burjuva Bilimi, hırsız Beyleri, Efendileri, Paşaları, Padişahın mülksüzleştirdiğini gördükçe, dehşet içinde kalır. Ya kapitalistin de başına böyle bir şey gelirse?

Yorumlar

Bir tarafta Hikmet Kıvılcımlı, Fikret Başkaya, Cemil Meriç, İdris Küçükömer, Kemal Tahir gibi toplumun tarihsel yapısının farkında olarak eleştirenler; diğer yanda da "Türk'ün Tevellüdü 19 Mayıs 1919'dur asıl" diyen Behçet Kemal'lere öykünen kalpaklılar…

Osmanlı'da derebeyi, tapu; Cumhuriyet'te de bilinen mânâda işçi ve burjuva olup olmadığına hiç aldırmadan yarattıkları hayalî sınıfları çarpıştırmak neye mal oluyor: Ciddiye alınmamak! Frankfurt'ta bitirmedik enstitü-okul bırakmasan kaç para… İyi adamlar iyi atlara binip gitmiş mi nedir?

İlk karşıt görüşü 19 Mayıs'tan özlemle bekliyorum.

Ali Sedat Çetinkoz - 9 Ocak 2012 (00:06)

diYorum

 

529
Derkenar'da     Google'da   ARA