Patronsuz Medya

Hızlı Gazeteci öldü, Necdet Şen şimdi Değişim Rüzgârı'nı çiziyor

Esra Tüzün - Tempo, Kasım 1994  


Doğrusu büyük çeneli, cüsseli o siyah beyaz adama hiç mi hiç benzemiyordu. Çizgilerinin aksine çok daha narin biriydi. Nedense onu hep Hızlı Gazeteci gibi düşünmüştük. O bu tepkiye çoktan alışmış ama hâlâ bir parça isyan ediyor. Yalnızca Hızlı Gazeteci olarak anılmak istemiyor, zaten şimdilerde yeniden doğduğuna inanıyor. Hürriyet'te, yepyeni bir gazetede, yepyeni bir öyküyle, "Değişim Rüzgârı" ile… O şimdi Necdet Şen'i, Değişim Rüzgârı'nı çizen karikatürist olarak tanımlıyor…

Necdet Şen adını "Hızlı Gazeteci" ile tanıdık. Hızlı Gazeteci sen miydin?

Bendim ya da ben değildim diyemem. Çizgi roman yaparken kafamdan bir yığın şey geçiyor. İnsanlara bir şeyler anlatmak, bir şeyler söylemek kaygısı ile yola çıkıyorum. Hızlı Gazeteci'de de ben, bir şeyler söylemeye çalışıyordum. Büyük çeneli adam orada devamlı görünen figürdü ama hikâye yalnızca Hızlı Gazeteci'nin maceraları değildi. Hikayede bir şeyler anlatılıyordu.

Çizgi romanda anlattıklarını yaşıyor musun?

Anlatım tarzı olarak gerçek izlenimi veren şeyler anlatıyorsanız, çoğunlukla, öyküde anlatılan kişinin siz olduğunuzu, anlatılan olayların da gerçek olduğunu, sizin başınızdan geçtiğini düşünürler. Aziz Nesin'in, Orhan Kemal'in, Sait Faik'in hikâyelerini okurken de bu duyguya kapılırsın. Sanki ne bileyim, yaşadıklarını anlatıyorlar gibi gelir. Ama gerçek hayat yok mudur, vardır. Ancak gerçekler nerede biter, kurgu nerede başlar onu artık bir süre sonra yazarın kendisi de tayin edemez.

Bir süre ara verdin, neler yaptın?

Aslında çizgi romanı bırakmaya karar vermiştim. En azından bir daha günlük gazetede çizgi roman çizmemeyi düşünüyordum. Ama olmadı, günlük gazetede çizgi romandan ayrı kalınca o şeyi, bıraktığımı sandığım şeyi aslında sevdiğimi ve benim için bir yaşam tarzı haline geldiğini gördüm. dolayısıyla kendimi en iyi ifade edebildiğim çizgi romana karşı nankörlük etmemem gerektiğini anladım.

Ve işte bir boşluktan sonra; beni, çizgi romanlarımı hâlâ okumak isteyen kişiler varsa, onlara bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

Hızlı Gazeteci'nin hayranları vardı, onu tamamen bıraktın mı?

"Hızlı Gazeteci" tabii ki çok severek yaptığım bir şeydi ama bugün aynı şeyleri yapan bir insan olmak istemiyorum, söyleyeceğim başka şeyler de var. Belki daha ileride yine çizebilirim ya da daha ileride bir sinema filmi yapabilirim.

Ama şu günlerde çevreme baktığımda ilk gözüme çarpan şey, Türkiye çok hızlı değişiyor. Türkiye'de gerçekten çok kuvvetli bir değişim rüzgârı esiyor, kabuğunu yırtmak isteyen çok dinamik bir toplumda yaşıyoruz. Ve bu kadar dinamik, her gün, her dakika değişen bir toplumda, ben hâlâ "1980 yılında çizmeye başladığım, yani 14 yıllık bir çizgi romanın okuyucusu var, hâlâ "popüler" diye çizmeye devam etsem, bu biraz işin kolayına kaçmak olurdu. Ayrıca yeni bir gazetede sıfırdan başlamak, başka bir yerlerden başlamak daha heyecan verici olabilir diye düşündüm.

Neden Değişim Rüzgârı?

Çoğu kişi çevremizde olup bitenleri karamsar yorumlasa da, ben hayatla, toplumla ilgili olarak iyimserim. Çok güzel şeyler oluyor, değişiyor her şey. Değişime duyduğum hayranlık, bu çizgi romanın adını "Değişim Rüzgârı" koymama neden oldu.

Değişim Rüzgârı'nda da Hızlı Gazeteci gibi özel biri olacak mı? Öyküdeki Can Poyraz kim, bizim tanıdığımız biri mi?

Bu öykünün içinde çok kişi olacak. Ama bu öyküde sonra ne olacağını bilmiyorum. Değişim Rüzgârı'nda anlattığımız kişilere gelince tam anlamıyla gerçek değilse de, yaşayan birilerini çağrıştırıyor. Aslında bugünlerde politikada sivrilmeye başlayan genç bir lider adayına göndermeler yaparak bugünkü politik yapılanmayı yorumlamaya çalıştığım söylenebilir.

Değişim Rüzgârı lânse edilirken "politik soap opera", "Brezilya dizilerini aratmayacak bir çizgi roman" dendi, neden?

Bu çok doğru. Brezilya dizilerinin bir özelliği vardır. Başlangıcını bilirsiniz. Kahramanlar çıkar, bakarsınız baş oyuncu yerinden kaybolur, yerine başkası gelir falan. 19. yüzyıl romanı vardır, kadercidir. Yani yazar o romanı yazmaya başlamadan önce, romana kimler girecek kimler çıkacak, başlarına neler gelecek, her şeyi tasarlar, kahraman şövalye elinde kılıçla sarayın koridorlarında koşarken, önüne çıkacak her askerin sonu bellidir; o "ölecektir". Brezilya dizisi, bizim entellerimizin küçümsediği bir şeydir ama çağdaş bir taraf taşır. O da hayat gibidir; başlangıç ucu kapalıdır amam sonuç ucu açıktır. Benim çizgi romanımda da böyle bir şey var. Gazetede yayınlanırken biraz da olup bitenleri takip ederek, hatta okuyanların etkilerini dikkate alarak sonraki bölümleri şekillendirerek çizersiniz.

"Değişim Rüzgârı"nın "Türkiye'nin ilk siyasî çizgi romanı" diye tanımı yapıldı. Gerçekten türünün ilk örneği mi?

Bence evet. Daha önce yine siyasî konulara değinen Abdülcanbaz ve yine benim çizdiğim Hızlı Gazeteci gibi çizgi romanlar vardı. Onlarda da siyasî olaylar işleniyordu. Ama orada bu olayları o kahramanlar yaşıyordu ve içinde aşk da vardı, yaşamlarından kesitler de vardı. "Değişim Rüzgârı" ise doğrudan doğruya siyasetçilerin anlatıldığı, belli bir kahramanı olmayan bir çizgi roman. Tamamen bugünün siyasî atmosferinin üzerine kurulmuş. Bu nedenle Türkiye'de türünün ilk örneği olduğunu düşünüyorum.

Siyasete nasıl bakıyorsun?

Ilık bakıyorum.

Son yıllarda değişim rüzgârlarının arttığına inananlardan mısın?

Tartışılır. Belki bir anda televizyon kanallarının radyoların gazetelerin çoğalmasıyla, gözümüzün önünde seçeneklerin çoğalmasıyla bizim içine düştüğümüz bir yanılsama olabilir. Aslında değişim, belki biz onu görmeye başlamadan önce de vardı. Türkiye'de birtakım bürokratların, siyasetçilerin ya da işadamlarının devlet olanaklarını kendi ceplerine aktarmaları, İsviçre bankalarına akıtmaları yeni başlamadı. Ancak bunları gösteren bir sürü kanal, pencere açıldı ve biz görmeye başladık.

Tabii ki bu da değişimin hızını artıracaktır. Değişim tekerleğini döndüren biraz da toplum ve insanlardır.

Tek tek insanlar olarak her geçen gün bir şeyleri görmeye bir şeylere tepki duymaya başladığımızda bu tepkilerimizi de göstermeye başladığımızda bir enerji ortaya çıkarmaya başlarız. bu dönemde de "Değişim Rüzgârı" diye bir hikâye başlığı atmak bana doğru bir tercih gibi göründü. O yüzden hikâyemin başlığı Değişim Rüzgârı. Ben de kendi algılama sistemim oranında tanıklık etmeye çalışıyorum.

diYorum

 

451
Derkenar'da     Google'da   ARA