Patronsuz Medya

'Bacı', tartışmayı 'Şen'lendirdi

Emre Aköz - Tempo, 13 Ekim 1988  


Alınganız, çok alıngan. Televizyonda rüşvet alan bir avukat mı gösterildi, hayda baro başkanından açıklamalar: "Türk avukatları  şereflidir…" Bir polis memuru görevini kötüye kullanırken mi gösteriliyor filmin bir yerinde, neredeyse bütün emniyette huzursuzluk baş gösterir… Alınganız çok alıngan…

Yalnız TV'de mi, işte çizgi romanda da aynı alınganlık. Bu kez hedef karikatürcü Necdet Şen ve kahramanı "Hızlı Gazeteci…" Bu pazar 142'nci bandı yayınlanan "Bacı" adlı öykü yüzünden Şen'in başına gelmeyen kalmadı.

Cumhuriyet gazetesi çizerlerinden Necdet Şen, geçen hafta Tempo'nun kapak konusu olarak işlediği toplumsal sorunu aylar önce düşünmüş ve hazırlıklara başlamıştı. Uzun yıllar cezaevinde kalmış, gençliğini içeride geçirmiş birisi dışarı çıkınca ne yapar, ne gibi zorluklarla karşılaşır, yaşamını yeniden nasıl düzenler? Önce gazetenin arşivini karıştırdı, bir sürü fotografı gözden geçirdi, arkadaşlarıyla konuştu, kendi aralarında fısıldaşanlara kulak kabarttı, kendi yirmi yaş deneyimlerini bir kere daha gözden geçirdi ve çizmeye başladı öyküsünü: "Bacı" … Sekiz yıl içeride kaldıktan sonra Metris'ten çıkan devrimci kız Fazilet'in fiyatlara, yeni arkadaşlara, ailesine, özgürlüğe alışması, içine sindirmesinin öyküsü. Ve tabii "Hızlı" ile tanışması, ondan etkilenmesi, giderek aşık olması… Öykü devam ediyor…

Eleştiri fırtınası

Öykü kahramanı bir devrimci, üstelik kız, yetmiyormuş gibi bir de cinselliği konu ediliyor. Vay sen misin çizen? Eleştiri fırtınasına tutuldu Şen. Hemen her gün aldığı mektuplar eleştirinin Türkiye'deki boyutlarını gösteriyor: Uzun uzun neden böyle bir öykü çizmemesini isteyenler de var, "oraya da geliriz, sülâleni…" diye yazanlar da. Arada bolca telefon ve hatta yayın yönetmenine yarı ricalı yarı tehditli salvolar; "ya kessin ya da işten atın…"

Derken daha ciddi eleştiriler başladı. Yeni Çözüm dergisinin Eylül sayısında yayınlanan Handan Göksu imzalı bir yazı, derginin konu hakkındaki görüşünü ortaya koyuyor: 'Hızlı Gazeteci' DUR! Önünde halkın yarattığı değerler var!. Necdet Şen'in adını bir kere bile olsun anmama gibi zor bir işi başaran Göksu, öyküyü Latife Tekin'in, Ahmet Altan'ın, Milan Kundera'nın romanlarına benzetiyor: 12 Eylül sendromu… "Hızlı Gazeteci oligarşiyle birlikte saf tutup devrimcilere saldırmaktan vazgeçmelidir" diyor Göksu. iki sayfalık yazı, "Hızlı Gazeteci en güzel yanıtı bacılarımızdan alacaktır" cümlesiyle son buluyor.

Bacıların 'ziyareti'

Derken beş altı bacı Şen'i "ziyarete" gidiyorlar. Kaşlar çatık, gözler dik dik bakıyor. "işte buradayız, senin çizdiğin bacı ile bir ilgimiz yok, sen devrimcileri yanlış tanıyorsun" diyorlar, "artık kes bu saçmalığı." Ama Şen, bildiğini çizmeye devam ediyor. Derken ikinci bir "ziyaret." Ama ilki kadar "nazik" değil. Hızını alamayan bir bacı Şen'in yakasına yapışıyor, tehdidin bini bir para. Şen'in büro arkadaşları şaşkın, zor araya giriyorlar. Küfürlü mektupları kanıksamış olan Şen bu davranış karşısında şaşkın…

Bu arada aylık gazete Gençlik Dünyası, Necdet ile bir söyleşi yayınlıyor Ekim sayısında. Ve Nurcan Akça adıyla bir de eleştiri. Akça bir yandan Yeni Çözüm'deki yazıyı eleştiriyor diğer yandan Şen'in öyküsünü. "Hızlı'yı halkın yarattığı değerler açısından değil," diyor özetle, "toplumsal yapının kurbanlarını çizdiği için eleştiriyoruz. Onun yerine insanları mağdur eden bu sistemi ve onu temsil edenleri çizip eleştirmelidir."

Peki ya feministler ne diyor bu konuda? Bacı öyküsünü, "şematik" ve "ironi düzeyini tutturamayan bir fotoroman anlatımına hapsolmak" biçiminde eleştiren Sosyalist/Feminist Kaktüs dergisi yayın kurulu, Şen'in çizdiklerinin gerçeğe uygun olup olmadığını tartışmanın gereksiz olduğu görüşünde. "Fiilî eleştirileri" ise kesinlikle onaylamıyorlar:

"İnsanların, acı çekerek yaşayıp, aşmaya çalıştıkları şeylerin, tepeden ve dışarıdan bir tavırla yargılanmasına tepki duymalarını anlıyor ve bu tepkiyi paylaşıyoruz. Ancak eleştirinin tehdit düzeyine varmasını kabul etmek olanaksız. Bu tür tehditler Necdet Şen'in Bacı öyküsünü mümkün kılan ideoloji ve yaşam tarzıyla gerçek bir hesaplaşma olmadığı gibi, bu tür hesaplaşmaların da yolunu tıkıyor." Kaktüs'cüler şimdiye kadarki eleştirilere bir de yeni boyut getiriyorlar. Fazilet ile Hızlı'nın ilişkisi de sorgulanmalı onlara göre: "Cinsiyetçilikle hesaplaşma çabası ise Necdet Şen'in kurtarıcı erkek rolünün ötesine geçmesine yetmiyor ve giderek incelmiş bir cinsiyetçilik biçimine bürünüyor.

"Çarpıcı değil aslında"

Bütün bu olup biten bir yandan Necdet'in canını sıkıyor öte yandan da olumlu bir iş yaptığını düşündürüyor: "Bacı adlı öyküm en çok ses getireni oldu. Ses getirmesine seviniyorum. Demek ki bir çizgi romancı olarak önemli bir toplumsal soruna değinmişim. Batı çizgi romanlarından farklı bir şeyler yapmak için yola koyulmuştum. Örneğin fantastik ögeler yoktur bende. Günlük yaşamdan alınmıştır, insanların kendi ağızlarından dinlediğim öykülerdir bunlar. Çarpıcı değildir aslında, bizim çok daha zengin, şaşırtıcı deneyimlerimiz var. Ama işte çizgi romanın teknik özellikleri kısıtlıyor insanı. Başka türlüsü pek mümkün değil. Üçten fazla karakter kaldırmıyor çizgi roman."

"Neden devrimcileri çiziyorsun?" sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: "Neden olmasın? Ben de solcuyum ve solcu insanların yaşadıkları sorunları kâğıda dökebilirim. Hem yalnız onlar değil ki, çevre sorununu da öyküleştirdim, kaçakçıları da. Kimseyle alay etmiyorum. Eğer tartışma olmazsa o zaman yanlışları kabulleneceğiz demektir. Bir de beni Hızlı ile karıştırmasın kimse. Çok az özelliğimiz birbirimize benziyor aslında. O bir kurgu. Aynı Fazilet gibi. Etli kanlı insanlar değil onlar."

"Türkiye'deki popüler kültür ister istemez arabesktir" diyen sosyolog Prof.Emre Kongar ise Şen'in öykülerinin toplumun gündemini yakaladığı görüşünde. "Ancak burada arabesk olumsuz anlamda değil, popülerleşme anlamındadır. İletişim kanalının gereği, Şen öyküyü şemalaştırıyor. Bu nedenle de bir bakıma haklı olarak eleştiri alıyor siyasal açıdan. Ama dikkat edilirse Şen de onu eleştirenler gibi iyi, güzel bir dünya istiyor, temel insanî değerleri ele alıyor; örneğin aşk. Tartışmak olumlu ancak işi fazla abartmamak da gerekli."

"Bacı"nın öyküsü devam ediyor. Şen'i fena halde eleştirenler de, "bizi ne kadar iyi anlayıp, çiziyorsun" diyenler de öykünün sonunu bekliyorlar. "Sonunun ne önemi var" diyor Şen, "Bu bir kurgu öykü, gerçek öyküIer ise devam ediyor, yaşam sürüyor" …

diYorum

 

293
Derkenar'da     Google'da   ARA