Patronsuz Medya

Joker

Bülent Tellan - Serüven, 2002  


Doksanların önemli çizgi roman dergilerinden biri olan Joker, kısa ömrüne rağmen pek çok yerli ve yabancı çizerin çalışmasına yer verdi.

Joker dergisinin ilk sayısı, 23 Kasım 1992 tarihinde yayınlandı. Abdülkadir Elçioğlu, Adnan Özer, Alex Varenne, Antonio Segura, Atilla Atalay, Bahadır Baruter, Domingues, Erdal Belenlioğlu, Erdil Yaşaroğlu, Ergün Gündüz, Fatih Solmaz, Galip Tekin, Hasan Kaçan, İlban Ertem, İrge Hamutçu, Jodi Bernet, Jorge Zentner, Jose Ortiz, Kemal Urgenç, Latif Demirci, Levend Çanga, Mehmet Naci Dedeal, Murat Efe, Necdet Şen, Ömer Arakon, Ramize Erer, Ruben Pellejero, Serdar Anlağan, Suat Gümrükçü, Trillo, Uğur Durak, Ümit Atalay ve Yalçın Didman'dan oluşan yazı ve çizer kadrosü ile sadece 18 sayı okurun karşısına çıktı. 22 Mart 1993 tarihinde son sayısıyla yayın dünyasından ayrıldı.

Joker dergisinin kısa serüvenini ele almadan; biçimsel ve içeriğine ait bir şeyler söylemeden önce, yayınlanmaya başladığı dönemi, mizah ve çizgi roman dünyası açısından ele almak gerekiyor.

I. Mizah Dergilerinin Eskileri ve Yenileri

1972 Ağustos'unda yayınlanmaya başlayan "sarı sayfalı muhalefet"in ilk ve en güçlü örneği Gırgır, sadece "muhalefet eden mizah" anlayışı ve kimi zaman yarım milyonu aşan satışı ile değil, kazandırdığı karikatürist ve çizgi romancılarla da saygı ile anılmayı hak ediyor. Ancak Gırgır'ın 12 Eylül ve Özalist politikaların sonucunda yeniden oluşturulan topluma yeterince seslenemediği; Gırgır ile birlikte ortaya çıkan genç üreticilerin, kendilerinden önceki kuşak tarafından oluşturulan kalıplar üzerinden muhalefet ederek, içi doldurulmamış bir taklitçilik ile okurları kendisinden uzaklaştırdığı da ileri sürülebilir.

Genç üreticiler hem okura tekrar ulaşabilmek için daha çok muhalif olmak gerektiği iddiasıyla, hem de kendilerine nasıl çizileceğini öğütleyen "Abi"nin kopyası olmaktan kurtulabilmek için kimi zaman teker teker, kimi zaman da gruplar halinde Gırgır'dan ayrılıp kendi dergilerini kurdular: 1986'da Limonb, 1990'da bPişmiş Kelleb, 1989'da bHıbırb bu ayrılmaların belirgin örnekleridir.

Limon dergisini kuran çizerler Gırgır çizgisinin yeteri kadar muhalif olmadığı, daha soldan gelen çıkışların 'Abi' engeline takıldığı iddiası ile yola çıkarken (Evrensel Kültür, 1993); Hıbır dergisini kuran çizerler 'Abi'nin kendi dünyasını genç çizerlere aşıladığı ve başka türlü düşünmelerine, çizmelerine izin vermemesinden yakınıyorlardı (Cantek, 1996:248). Temeli aynı noktaya 'Abi'ye dayanan bu iki farklı yaklaşım, Gırgır'dan ayrılarak yollarına devam eden dergilerin duruşlarında da belirgin bir fark yaratıyordu. Limon (ve ardından gelen Leman) hayata ve yaşananlara daha soldan, daha eleştirel baktığı iddiasını ileri sürerken; Hıbır (ve ardından gelen HBR) sürekli olarak apolitik olmakla suçlandı.

Hıbır dergisini çıkaran ekip, Gırgır'ın politik çizgisinde, yeni kentli ve orta sınıf gençliğinin değerlerini yakalayarak, merkez solda bir anlayışın savunucusu olmuştu.

Ancak bu dergilerdeki mizahın kendine has eleştirel açılımı, çizgi roman yapmak isteyen çizerleri sınırlıyor; çalışmalarına uygun ortamı bulamıyorlardı.

Joker bu ihtiyacı karşılamak isteğinin bir sonucu olarak doğdu.

II. Joker: Biçim ve İçerik

Joker derisinin ilk sayısı 23 Kasım 1992 tarihinde yoğun bir reklam kampanyasının ardından yayınlandı. 21x27, 5 cm ölçülerinde kuşe kâğıda basılan ve 6000 lira fiyatla satışa sunulan derginin ilk editoryal yazısını Hasan Kaçan yazmıştı. Kaçan, "Çocuğun Adını Koyalım" isimli yazıda, derginin çıkış amacını şöyle anlatıyordu:

Joker dergisi çıktı işte… Aylardır süren sabahlamaların, per perişan gecelerin ürünü, sıcak sıcak elinizde artık. Joker size bulunmuş bir şeyi, bir ekolü sunmuyor, ama en azından yeni bir ekol bulmayı istiyor, vaadediyor. Eskiden Yeşilçam'da SEKS filmleri furyası vardı. Bunların çoğu da komedi ağırlıklı SEKS filmleriydi. "YORGAN GİTTİ, CİV CİV ÇIKACAK KUŞ ÇIKACAK, PARÇALA BEHÇET, KAYMAK TABAĞI, YARMA ŞEFTALİ, AH DEME OH DE…" Şimdi de basın aleminde bir mizahi SEKS dergileri furyası başladı.

Tabii seks filmleri nasıl gelip geçtiyse bunlar da öyle gelip geçecektir. Bu tür dergilerin peşpeşe çıkmasındaki mantık da "Ne vurursak o kârdır." düşüncesi üzerine kurulu. Bizim kıl olduğumuz, aynı sex filmlerinde olduğu gibi mizahın kadın sunarken arkasına sığınılan sevimlilik unsuru olması. Eşşek kadar bir çıplak kadın resmi, altında minicik bir adam karikatürü ve bir başlık "spor sayfası". Tabii yerseniz. Neyse, sonuçta kimsenin elini tutamazsınız… Herkes dilediğini yazıp çizecektir. Ama gene de insan azıcık dürüstlük bekliyor. Yani çocuğun, adını koymak lâzım. ERKEK DERGİSİYSE ERKEK DERGİSİ, MİZAH DERGİSİYSE MİZAH DERGİSİ, GENÇLİK DERGİSİYSE GENÇLİK DERGİSİ, HABER DERGİSİYSE HABER DERGİSİ…

Haaa, haber dergisi dedik de… Bir de bunlar var, doğru ya… Haftalık haber dergileri, hele bunların içinde çok aktüel olan bir tanesi var ki, o da çocuğun adını koymuyor mahsuscuktan. O da haber dergisi kisvesi altında çıkan bir sosyete dergisi. Açın sayfalarını bakın, bir tane sağlıksız insan resmi göremezsiniz… Memlekette herkes zengin, herkes her gece bir bara gidebilir veya havuza atlayabilir… bütün dert acaba nereye gitsek? Millette para çuvalladır çünkü…

Esmer insanlara içinde sarı sarı insan suretleri kaynayan dergiler satarlar. Dergileri alan gariban da kendi genlerini eksik zannedip Maykıl Çeksin gibi renk değiştirmeye çalışır. Tabi tek haber dergileri değil, gazeteler, kadın dergileri, özel TV kanalları, 24 saat gâvurca yayın yapan özel radyo kanalları da çocuğun adını koymuyor mahsuscuktan…

Şimdi biz bir dergi çıkardık, adını koyduk, oldu sana JOKER! Her işe yarar. İstediğin yere kullan. Haber dergisi, gençlik dergisi, kadın dergisi, gazete, mizah dergisi, resimli roman dergisi, mimarlık ve dekorasyon dergisi, kıl dergisi, tüy dergisi… (.)

İşte sevgili okurlar yani, kardeşler, ablalar, ilk sayıyı reklamın gazıyla aldınız. Bir dahaki sayıyı da ancak beğenirseniz alacaksınız. O yüzden tantanayı keselim de bir an önce derginizi okuyun.

II.a. İlgi Uyandıran İki Çizgi Roman

Derginin ilk sayısı güçlü bir reklam kampanyası ile piyasaya çıkmış, üstelik içeriği ile de dikkatleri çekmişti. İlk sayıda yer alan çizgi romanlardan biri Hasan Kaçan ile Ergün Gündüz'ün birlikte yazıp Gündüz'ün çizdiği "Gönüle Yasak Olmaz" dı." Temmuz 1992, Çoruh Nehri." satırları ile başlayan ve 7 hafta süren çizgi roman, "bu hikâyede adı geçen kişilerin, gerçek kişilerle bir ilgili yoktur. Bir benzerlik var ise tamamen tesadüften ibarettir" ibaresini taşımakla birlikte dönem basınına magazin malzemesi sağlayan bir olaydan esinlenilmişti.

Kasım 1991 seçimleri sonrasında kurulan DYP-SHP koalisyon hükümetinin Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş ile gazeteci - yazar Duygu Asena arasında yaşandığı iddia edilen aşk ilişkisi, çizgi romana kadın hakları savunucusu gazeteci Sevgi ile Turizm Bakanı Dulkadir Bey arasındaki ilişki şeklinde yansıtılmıştı. Öyküde Bakanın düzenlediği bir spor etkinliğinde kaza geçiren Sevgi, bakan Dulkadir'in yardımı ile kurtulmuş, ancak bakan bu olayı bir yakınlaşma olarak algılamıştı. Sevgi'ye olan ilgisi giderek hastalıklı bir tutkuya dönüşen bakan, Sevgi ile yakınlaşabilmek için yeni geziler düzenlemeye başlamış, hatta bunlardan birinde Sevgi'nin sevgilisi Tarık'ı trenden atarak komaya girmesine neden olmuştu. Bakanlığın imkânlarını Sevgi'ye ulaşmak için seferber eden bakan Dulkadir Bey, öykünün sonunda Sevgi'nin hazırladığı bir tuzağa düşüyor ve akıl hastanesine kapatılıyordu.

Birinci sayının bir diğer çok ses getiren çizgi romanı, muhalifliği ile dikkat çeken Necdet Şen'in "Memet ile Memo" isimli çalışmasıydı. Şen, 1991-1992 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde yaşanan bunalımın ardından gazete yönetimini yeniden ele alan eski kadro tarafından işten atılmış ve Joker'in yayın yönetmenlerinden Hasan Kaçan'dan gelen teklifi değerlendirerek "PKK ve Kürt sorunu" üzerine bir hikâye çizmeye başlamıştı. Kendi deyişiyle "sonradan ürkerseniz, dinlemem, müdahale kabul etmem" şartı ile işe başlayan Şen, İstanbullu Memet ile Güneydoğulu Memo'nun hikâyelerini paralel bir kurgu ile anlatıyordu.

Her ikisi de askerlik görevini yapmak için bölüğüne teslim olma çağrısını alan Mehmetlerden İstanbullu Memet, Burdur'daki birliğine teslim olurken; iki ağabeyi Bekaa'ya giderek PKK saflarına katılan Memo kendi kendine "askere gitsem PKK, gitmesem devlet götürür. Götürürler beni babo." diyerek çağrıya uymaz. Memet acemi eğitiminin ardından Güneydoğu'da "bir yerlerde" askerliğini yapmaya devam ederken; Memo, kontrgerilla tarafından vurulur, ancak ölmez. Askeri bir doktorun yardımı ile hayata dönen Memo için tek çare "dağa çıkmak" PKK saflarına katılmaktır.

Memet ile Memo'nun hayatları birbirleri ile çarpışmak durumunda kaldıkları bir dağ başında kesişir. Birbirlerini düşman olarak görmeyen ve zorunluluklar dolayısıyla karşı karşıya gelen Mehmetler karşılıklı olarak birbirlerine ateş etmeme kararı aldıkları sırada patlayan roketler çığ düşmesine sebep olur. Memet, "ölmene izin vermeyeceğim" diyerek çığ altında kalan Memo'nun hayatını kurtarır. Ancak bulundukları yere ateş açan bir askerin kurşunu ile vurulur. Ateş eden asker "Bu kargaşada derdim kime anlatabilirim? Nasıl olsa gören yok" diyerek kaçınca Memet'in hayatını kurtarmak Memo'ya düşer. Yaralı adaşını sırtlar ve en yakın köye kadar götürür.

Hikâyenin son bölümünde askerler ile çatışmaya girmemek için "gercek heyat ilyaz zalman filmi gibi degil Memo, hep ezildin diye sonunda galip gelecegini kim söyledi" diyerek dağlara doğru kaçan Memo, bir kar fırtınasının içinde yok olur. O'na göre "mağlup olan" kendisi değidir: Yoksulluktur. Hastanede ciğerlerinden birini bırakarak çürüğe ayrılan Memet ise "askerden döndü kafayı yedi" şeklindeki sözlerin ardında yatan gizli gerçeği açıklar: "Orada çok feci şeyler gördüm, İnsan ruhunda gizli vahşeti, fırsat kollayan gaddarlığı gördüm." Memet savaşın nedenini de sonucunu da açıklar: "bu kör dalaşında ne siz kazandınız, ne de biz; hepimiz yenildik. Cinayet kazandı" .

15 sayı yayınlanan çizgi roman, hakkında İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yayın yolu ile bölücülük iddiası ile dava açılır. (Necdet Şen'in notu: Dava, "bölücülük" gerekçesiyle değil, "devletin güvenlik kuvvetlerini tahkir" iddiası ile açılmıştı). Şen'in anlatımı ile derginin yönetiminden sorumlu ama adı künyede yer almayan Münci İnci, dava açılınca Şen'i azarlamaya kalkmış ama gereken cevabı almıştı. Çizeri ikna edemeyince derginin yönetimini kâğıt vermemek ile tehdit etmiş, onlar da "utana sıkıla konuyu, öyküyü yumuşatmasını ya da bitirmesini" istemişlerdir (akt., Cantek, 2002: 387).

Konu hakkında çizmesini isteyen, üstelik müdahale etmemeyi kabul edenlerden gelen talep Şen'i oldukça üzmüştür. "Hikâyenin biteceği zamana ben karar veririm" demesine rağmen, kısa bir süre sonra -aslında daha sürdürme imkânı varken- hikâyeyi hızlı bir şekilde bitirir. Şen'e göre, birkaç hafta sonra da derginin kapanmasında en önemli rolü Memet ile Memo öyküsü oynamıştır; ancak mahkeme sonucu şaşırtıcıdır. Hikâyenin bölücülük gibi bir fikri savunmadığı, hatta örnek alınacak bir toplumsal çözümleme içerdiğine karar verir mahkeme heyeti, Şen ve yayıncılar beraat ederler.

II.b. Mizahtan Çizgi Roman Dergisine

7 Aralık 1992 tarihinde yayınlanan 3. sayıda Gençlik/Çizgi Roman Dergisi lejantını Haftalık Çizgi Roman Dergisi şeklinde değiştiren derginin bir diğer değişikliği de yönetiminde olur. İlk iki sayıda editoryal yazıları Hasan Kaçan imzası ile yayınlanırken künyede Atila Atalay, Ergün Gündüz, Latif Demirci ve Hasan Kaçan'ın isimleri 'Yayın yönetmenleri' olarak geçmektedir. 3. sayıda editör yazısının konusunda değil ama tarzında bir değişiklik vardır. İmza olarak da 'Joker' logosu yeralmaktadır. Bu tarihten sonra yayınlanan (tahminimizce Ergün Gündüz tarafından yazılan) tüm editör yazıları "Joker" imzası ile yayınlanır. Zaten Gündüz, 4. sayıdan itibaren künyede Genel Yayın Yönetmeni olarak yer alır. Yayın Yönetmenlerinde ise bir değişiklik olmaz.

Lejant değiştirilse de içeriği belirleyen kadronun Gırgır-Hıbır çizgisinde yetişen karikatüristler olması dergide mizahın çizgi roman kadar önemli bir yer tutmasına neden oluyordu. Hasan Kaçan, Uğur Durak, Serdar Anlağan ve Ramize Erer'in karikatürize çizgilerden oluşan (çoğu tek sayıda başlayıp biten) mizahi çizgi romanları veya hazırladıkları sayfalardaki (Tırmalama ve Politika) Hıbır esintileriyle neredeyse sadece mizah okurları hedefleniyordu. Sonraları Joker hakkında yapılan en önemli eleştiri, bir çizgi roman dergisi olarak Joker'in, "ille de güldürme" çabası gütmesi, ticarî endişelerle olacak mizah dergilerinin okuyucularına hitap etmeye çalışmasıydı.

II.c. Yazılar

18 sayı yayınlanan Joker'de toplam 648 sayfanın 101 sayfası yazılara ayrılmıştı. Ancak çizgi romanla ilgili az sayıdaki düzeyli yazının dışında, inceleme ve araştırmalara yer verilmedi. Abdülkadir Elçioğlu'nun rock ve heavy metal müziğiyle ilgili yazıları (toplam 15 sayfa) ve Atilla Atalay'ın mizahi öykülerine (toplam 36 sayfa) yer ayrılmıştı.

Murat Erhan'a [Gülşar] göre:

"Öyküler ve röportajlar çok güzeldi ama yeri Joker değildi. Çünkü o, bir aktüalite dergisi değildi. Bir insanın onu alıp, içinde her konuda kendisine hitap edecek bir sayfa bulması gerekmiyordu. Joker çizgi roman dergisiydi ve bu konuda uzmanlaşsa, tüm sayfalarında çizgi romanlara ve çizgi roman üzerine inceleme ve araştırma yazılarına yer verseydi, mükemmele ulaşacak ve gerçek okur kitlesini yakalayabilecekti. Bu okur kitlesinin nabzını tutabilecek, onu iyi tanıyacak ve hitap etmiş olacaktı. Ancak; 15 yaşın üzerindeki, okuyan ve sanatsal bir bakış açısına sahip, mizah dergilerinden ya da başka kaynaklardan çizgi romanla tanışmış ve tanışmakta olanlarla ve geçmişte çizgi roman okuyan ancak bugün okumaya değer bir şey bulamadığı için küskün olan 60'lı, 70'li ve 80'li kuşaklar olarak belirleyebileceğimiz potansiyel Joker okuyucusu; ne yazıktır ki, mizahî yansımaları sebebiyle onu fark edemedi." (1993:5)

II.d. Kapaklar

Derginin görünen yüzü olan kapaklar için 18 sayının üçünde Levent Çanga'nın dergi için tasarladığı (Joker karakteri yer alan) grafik çalışmalara yer verildi (5., 7. ve 12. sayılar). 14. sayıda ise kapakta bir korku filminden alınan ama renklendirilerek kullanılan bir çalışmaya yer verildi.

Diğer sayılarda kapakta yer alan çalışmalar derginin o sayısında yer alan bir çizgi roman karesinin büyütülerek kullanılmış ya da yeniden çizilmiş (renklendirilmiş) versiyonlarıydı. İlk iki sayıda Hasan Kaçan ve Ergün Gündüz'ün "Gönüle Yasak Olmaz", 3. sayıda Galip Tekin'in "Zorba", 4. sayıda İlban Ertem'in "Geceler Leyla Leyla", 6. sayıda Alex Varenne'in "Erma Jaguar'ın Fantezileri", 8. sayıda Levent Çanga'nın "Büyük Yeşil Çayırlar", 9. sayıda Suat Gümrükçü'nün "Küçük Bir Veda Notu", 10. sayıda Eralp Noyan tarafından Bernet'in "İntikam", 11. sayıda Galip Tekin'in "Saatler Durmuştu", 13. sayıda Bernet'in "Cüce", 15. sayıda Ortiz'in "Sıcak Bir Gün", 16. sayıda Zentner ve Pellejero'nun "Serseri Gezgin Dieter", 17. sayıda Yalçın Didman'ın "Nemrut Güneşi" ve 18. sayıda da İlban Ertem'in "Halil'in Türküsü" isimli çalışmalarından uyarlanan kapaklara yer verildi.

II. e. Joker'in Yabancıları

Joker'de çalışmalarına yer verilen yabancı yazar ve çizerler şu şekilde sıralanabilir: Alex Varenne, Antonio Segura, Domingues, Jordi Bernet, Jorge Zentner, Jose Ortiz, Ruben Pellejero ve Trillo.

Alex Varenne'nin ilk sayı yayınlanmaya başlayan "Erma Jaguar" ı 9 sayı (43 sayfa) devam etti. Ancak çizgi roman geniş boşluklar ve kare içi kontrastının fazlalığıyla, gerçek görüntüye benzeme çabasında olmamakla eleştirildi. Konu burjuvazinin kendine has fantezilerinin açılımları içinde geçtiği için yerel olamayan Erma Jaguar'ın türün özenli takipçilerinin dışında ilgi bulması mümkün değildi.

Jordi Bernet Joker'in 8. sayısından sonra olumlu bir dolgu malzemesi olarak kullanıldı. 5 sayı (37 sayfa) boyunca sırasıyla "İntikam", "Love Story", "Patchuli", "Cüce" ve "3 Centilmen" yayınlandı.

Jose Ortiz'in dergideki ilk çalışması 13. sayıda yayınlanmaya başlayan ve 70'li yıllardan kalma "Puzzle" dı. 15. sayıda yayınlanan" Sıcak Bir Gün" ile Ortiz'e toplam 15 sayfa ayrılmış oldu.

Zentner ve Pellejero'nun "Serseri Gezgin Dieter" çalışması Joker'in en iyi yabancı çalışmasıydı. Bir yandan kahraman açığını kapatırken, bir yandan da oryantalist bir batılı gözüyle doğuya ilişkin "şark imajları çıkarttı". 3 sayı süren maceraya toplam 25 sayfa ayrıldı.

III. Joker Serüveninin Sonu:

Joker'in kapanışı garip bir şekilde oldu. Nedeni, anlatım sorunları, satış azlığı, tanıtım yetersizliği, reklam alamamak veya "prestij dergisi" olmamak gibi iddialarla açıklandı. Dergi 14. sayıda boyutunu biraz küçültürken, hem fiyatını arttırmış, hem de kâğıt kalitesini düşürmüş, böylece maliyeti düşürürken, gelirini arttırmaya çalışmıştı.

Murat Erhan, "doğrudan dergiye verilen reklamı olmamasına rağmen 10-15 bin satışıyla maliyetlerini karşılayarak makul bir kâr marjı yakalamayı başaran" (1993: 5) derginin, bağlı olduğu basın grubunun daha çok kâr elde etme isteği yüzünden kapatıldığı görüşünde. Necdet Şen, derginin kendi çalışması yüzünden tehlikeli sularda kulaç atmaya başlamasının yayın grubunu korkuttuğu düşüncesinde.

Hangisi gerçek neden olursa olsun 18 sayı yayınlanabilen Joker, 22 Mart 1993'de çıkan son sayısında okuyucularına şöyle veda ediyordu:

"Bundan tam 18 hafta önce sizlere Joker'le, yepyeni bir dünyanın kapılarını açabiliyor olmanın sevincini yaşıyorduk…

Kolay değil (…) değişik dergilerden yıllardır tanıdığınız geniş bir yazar çizer kadrosu yeni bir dergicilik anlayışıyla, sizlere değişik ürünler verebilmek için bir araya geldik…

Ama nedense tam istediğimiz gibi olmadı… Derginin yaşaması için "ticari anlamda" başarısı gerçekleşmedi… Ansiklopedi savaşının tüm basın piyasasında doğurduğu ekonomik krizden, işe yeni bir dergi olarak başlamış Joker'in çok daha fazla etkilenmesi kaçınılmazdı… Bu gerçeği bir süre sonra fark etmemize rağmen sizlerin sıcacık mektupları bizi bir süre daha direnmeye zorladı… Ama onbeşinci sayıdan itibaren, bağlı bulunduğumuz yayın kuruluşunun Joker'le ilgili ekonomik zararı bizlerin özverisiyle karşılanamaz hale geldi…

Yaşamın sadece yazıp çizerek kazanan bizler için belki de en zor şey böylesi bir veda mektubunu kaleme almak… Sizlerden her hafta gelen yüreklendirici, sıcacık mektuplara bir veda mektubuyla karşılık vermek zorunda kalışımız bizleri yazıyla çizgiyle ifade edilmeyecek kadar çok üzüyor…

Evet, bu bir veda mektubu, ama yok oluşun mektubu değil… Yolu umuttan, sevgiden, kültürel gelişimden geçen herkesle nasıl olsa bir yerlerde buluşuruz… Bugün Joker'le başlayan serüvenimiz, ertesi gün başka bir dergide, kitap ya da albümde sürecektir…

Sözde kültür adına sürdürülen Medya Meydan Savaşı'nda havalarda uçuşan dişmacunları, hurmalar, hiper kupon karşılığı ansiklopediler arasında bir Joker'iniz olsun istedik… Hop terelelli on kanalın arasında zap zap dolaşırken kulağınıza renk ve çizgiyle bezenmiş bir dünyanın öykülerini fısıldayalım istedik. Niyeyse bu bize hâla olanaksızmış gibi gözükmüyor. Çünkü her savaşta olduğu gibi Medya Savaşı'nda da gerçekten kazanan bir taraf olamayacağı inancındayız. Oysa kapanmak zorunda bırakılan her dergi kültür alanında kaybedilmiş bir kaledir.Biz uzun vadede bu kaybı vermeye niyetli değiliz. Ya siz?

Çok yakında yeniden birlikte olmak üzere…"

Gerçekten de yakında birlikte olmak umudu yazar ve çizerlerde vardı. Zaten çoğu aynı mizah dergisinin kadrosunda çalışıyorlardı. İlban Ertem'in "Halil'in Türküsü" ve Yalçın Didman'ın "Nemrut Güneşi" gibi yarım kalan hikâyelerin bir kısmı Hıbır'da devam etti. Ancak Joker'in kapanışı, belki de Türkiye'de çizgi romanın yapabileceği atılımları oldukça geriletti. Yerli çizgi romanın mizah dergileri arasında sıkışıp kalmasına, kendi açılımını bir süre daha ertelemesine neden oldu.

Kaynakça:

Cantek, Levent (1996). Türkiye'de Çizgi Roman. İstanbul: İletişim.
Cantek, Levent (2002) "Öfkeli ve Kırılgan", Çizgili Hayat Kılavuzu, der. L. Cantek, İstanbul: İletişim.
Erhan, Murat [Gülşar] (1993). "Joker'imizi Kullandık", Koloni, Sayı: 3, Haziran.
Evrensel Kültür (1993) "Mizah Dergileri", Ocak.

diYorum

 

432
Derkenar'da     Google'da   ARA