Hepimiz yemek masasına oturduğumuzda o an yediğimiz hamburgerin veya kebabın eskiden duyguları ve yaşamları olan bir inek, koyun, tavuk veya balık olduğunu düşünmeyiz.
Çünkü insanoğlunun kendinden uzaklaşması, aynı şekilde hayvanlardan ve doğadan uzaklaşmasına neden olmuştur. İnsanoğlu, doğadan uzaklaştığından bu yana, yani yirmi bin yıl önce, bazı davranış kalıplarını da beraberinde getirmektedir.
Bu davranış kalıpları arasında da hayvanları öldürmek ve sömürmek vardır. O zamandan bu yana beyinlerimize, hayvan yemezsek birçok hastalığa yakalanacağımız, sakat kalacağımız, zayıf düşeceğimiz ve hatta ölebileceğimiz kazınmıştır. Bizde buna dayanarak içimiz rahat ederek hayvanları yeriz.
Halbuki, biz vejetaryen/veganlar şunu söylüyoruz ki, "et yemek, zorunlu veya faydalı değil, aksine zararlı ve cinayettir." Bizlerin hayvan yememeyi, bilimsel değerlerden çok ahlâkî değerlere dayanarak savunuyoruz. İnsan için "yaşam hakkını" savunan bir kişinin, aynı zamanda doğada bulunan diğer yaratıklar için de bu hakkı savunması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde bu çifte standart olur. Doğada sadece insanlar yoktur ve bizler dünyanın tek sahipleri değiliz. Doğaya bizim egemen olduğumuz veya olmamız gerektiğini savunan düşünceler, bugünkü ekolojik yıkımlara neden olan uygulamaları da desteklemektedirler. Bu uygulamalar arasında et endüstrisi de yer almaktadır. Bu endüstri gücünü hayvan katliamından almaktadır.
Et endüstrisi, bugün dünyada her gün yüz binlerce hayvanın uyuşturulmadan kesilmesine, ıstırap içinde dar, havasız ve kalabalık ahırlarda veya kümeslerde yaşamak zorunda kalmasına, dolaylı olarak açlığa neden olmasına, ormansızlaştırmaya, insanda birçok hastalığa ve küresel ısınmaya neden olan bir endüstri çeşididir.
Kapitalizm ve kapitalistler, bu endüstriden çok büyük paylar ve kârlar elde etmektedirler. Kapitalist tekeller, bunun için dünyada et endüstrisine olağanüstü yatırımlar yapmaktadırlar. Çünkü bu endüstrinin değeri her geçen gün artmaktadır. Onlar için "yaşam hakkından" çok "kâr hakkı" önemlidir. Bu amaçla gözlerini kırpmadan yüz binlerce hektarlık ormanları hayvan otlatmak için yok etmekte ve milyonlarca hayvanı kesmektedirler.
Bazı resmi kuruluşlar tarafından şu veriler sağlanmıştır:1 hektarlık alanda hububat ekilerek 30 kişi doyabilecekken, bu genişlikteki alanda otlanan hayvanların etlerinden sadece 6 kişi beslenebilmektedir. Bu da et endüstrisinin ihtiyaca yönelik bir girişim olmadığını açıkça göstermektedir.
Milyonlarca hayvan, kapitalist pisliklerin ceplerinin dolması için kesilmektedirler. Başka bir veri de, Küresel Isınmanın nedenleri arasında et endüstrisinin otomobil sanayiinden sonra ikinci sırada yer almasıdır. Verimli alanların otlak alanları olarak kullanılması, oradaki suyun ve havanın kirlenmesine, toprağın zehirlenmesine ve çeşitli kaynakların yok olmasına neden olmaktadır.
Bundan başka, hayvanlara verilen hormon ilâçlarının gübrelere aksetmesiyle yayılan gazlar ozon delinmesine neden olmaktadır.
Ayrıca hayvan üretimi çok fazla su israfına neden olmaktadır. Su kirliliği açısından, et endüstrisi makarna yapımından 17 kat daha zararlıdır. Bir de hayvan yemlerinin yetiştirilmesinde kullanılan böcek ilâçları ve herbisitler de hayvan, doğa ve insan için tehlike arz etmektedir.
İnsan sağlığı açısından da, "et", asırlardan beridir süre gelen hastalıkların %80'inin nedenidir. İnsanın, etoburlardan farklı olarak daha uzun bir bağırsak yapısı vardır ve bu bağırsak yapısı etoburlardaki gibi etin sindirilmesini kolaylaştırmaktan ziyade daha da zorlaştırmaktadır. etoburların midelerinde asidi dengeleyici kimyasallar vardır, fakat insanın midesinde et hemen çürümeye başlar. Bu birçok hastalığa neden olabilir.
Bugün tıp bilimcileri, aşırı kolesterolün, kalp, şeker, bağırsak ve böbrek hastalıklarının ve birçok kanserin, özellikle de meme kanserinin çoğunlukla et ve hayvan ürünlerinden (süt, bal, yumurta gibi) kaynaklandığını kabul etmektedirler (elbette bizim için bu tek kriter değildir). İnsanların eti parçalayacak köpek dişleri yoktur. Herkes köpek dişlerimizi, bizim etobur olduğumuza dair bir kanıt olarak sunmaktadır, fakat bu tamamen yanlıştır. Çünkü köpek dişleri olarak bilinen dişlerimiz etoburlardaki kadar keskin ve büyük değildir. etoburlar kadar uzun pençelerimiz de yok. Tek başımıza aletsiz, bir kaplan gibi hiç bir hayvanı öldüremeyiz. Bu da bizim etobur olmadığımızı açıklar.
Elimizde araçlarımızın olması gerekir. Hepimiz vücudumuz için gereken protein ve bazı minerallerin sadece ette ve hayvan ürünlerinde bulunduğunu düşünürüz, bu da tamamen yanlış bir efsanedir. Her türlü minerali ve proteini bitkilerden ve meyvelerden fazlasıyla alabiliriz.
Bizler size bu verileri aktarmayla, fikirlerimizin temelinin bilim olduğunu kanıtlamaktan ziyade, bazı yanılsamaları ve bilgisizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Bu yanılsamaların aydınlatılması belki sizin de hayvan ve hayvan ürünlerini tüketmemenize öncülük edebilir. Çünkü eminiz ki, sizler de o hayvanları ıstırap içinde bağrışarak kesildiklerini veya ahırlarda ve kümeslerde kesileceğini beklediklerini görmekten rahatsız oluyorsunuzdur.
İnsan olmanın farkı biraz da budur sanıyoruz. Yeryüzündeki her türlü canlı için baskısız, katliamsız, hapsedilmenin olmadığı, bir türün diğeri üzerinde veya bir insanın diğer insan üzerinde tahakküm kurmadığı bir dünya istiyoruz!
Hayvanlara "da" Özgürlük!
(kaynak bilinmiyor)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.