Ahmet İnam - 2002
Künye - Ahmet İnam, Hayatımızdaki İnce Şeylere Dair, Pan Yayınevi, s.20-23
Her insan içinde yobazlık çekirdeği taşır. Kolaycılığın, tembelliğin, rahatlatıcı alışkanlıkların, korkaklığın, ufuksuzluğun çekiciliğine direnmenin ne denli zor olduğu bilinir.
Yobazlık ruh tembelliğinden kaynaklanıyor. Araştırmaya, aramaya kapalı olmaktan. Farklı olanı, ayrıyı görememekten. Yobaz, kördür. Ruh körü. Gerek körü. İnsan körü. Bellerler ve vazgeçmezler. Düşüncelerinin daracık alanı dikenli tellerle çevrilidir. Ne dışarı çıkmak isterler, ne de "farklı" olanı içeri almak isterler.
Yobazlığın sosyo-biyolojik (sürü güdüsü), biyo-genetik kökenleri olsa gerek. Elbet tarhten, gelenekten gelen sosyolojik, sosyo-ekonomik temelleri de vardır. Psikolojiyi unutmadım. Yobaz toplumsal ya dabireysel açıdan ilginç, düşündürücü bir ruh yapısı taşır. Tek tek insanlar yobaz olabildikleri gibi, toplumlar da yobazlaşabilirler.
Yobaz kavramının bizim kültürümüzde yerleşmiş anlamları vardır. Toplumla birlikte "yobaz" kavramı da değişiyor. Değişmediğini söyleyen yobazlar olacaktır. Yobazlığın ne olduğunu, yobazın kimliğini çok iyi tanıdığını sanan "karşı-yobazlar", yobazlık karşıtları vardır. Ben yobazlığın öylesine kolay anlaşılır, sınırları zahmetsizce çizilebilir bir kavram olduğunu sanmıyorum. Yobazı tanımayan bu çağı tanıyamaz, bu toplumu. Bu insanı.
Hemen dikkat çekici özelliklerini sayalım: Sığ ve dar görüşlüdür. Tembeldir. (İş yapmaz anlamında değil, yaptığı işin, bulunduğu yerin ne olduğu, neresi olduğunu anlamaya üşenir anlamında.) Direngendir. Bellemiş olduğunda ayak diretir. Çok az şey öğrenir. Öğrenmeye kapalıdır. Kendi sınırlı dünyasının ötesinden korkar. Bu korkusu onu saldırgan kılar. Kendini dünyanın sahibi sanır. Gerçek onundur. Bulmuştur. Bulmayanı karalamaya, öldürmeye hazırdır.
Yobazın dünyasında zaman tek boyutludur: Geçmiş. Dünyası kendi görüşü doğrultusunda bir düzenin egemen olduğu bir dünya haline geldiğinde sorunları bitecektir. Derdi çok açıktır yobazın: Düşmanları, farklı olanlardır. Çözümü de açıktır: Kendi görüşü.
Yobaz her yerde. Her görüşte. Zaman zaman derin bir yürek sarsıntısıyla duyuyorum: Karanlık bir hücrede, ayaklarım kirli suya batmış, Çevremde yüzlerce fare: Yobazlar, fareler… Konuşurken karşımdakine bakıyorum, birden bire yüzü fareye dönüşüyor. Yolda, çarşıda, pazarda fareler. (Okur hemen kızmasın aynaya baktığımda, kimi zaman aynı fareyi görmüyor değilim!)
Yobaz bağışlamıyor: Dünyayı boydan boya ikiye ayırıyor: Bizimkiler ve onlar. Sizi görür görmez iki yandan birine yerleştiriverirler. Yobazdan yana mısınız, değil misiniz? Yobazda üçüncü şık yoktur. Gergindir. Gençler çabuk kızar. Ustaları daha sakin, daha donanımlıdır.
Yobazlık bilgisizlikten çıkmıyor. Bilgiyi nasıl kullandığımız önemli oluyor.
Uzman yobazlar vardır, sürekli okuyanlar. Ne için okurlar bilir misiniz? Kendilerini haklı kılmak için.
Sözlüklerinde "kuşku" sözcüğü yoktur.
Yobazlığa yobazca bakmamak nasıl olanaklıdır? Bizim gibi düşünmeyene, bu düşüncesinde direnene "yobaz" mı diyeceğiz? Sanatla, bilimle uğraşanlar yobaz olamaz mı? Ben, nice "anarşist" im diyen yobaz tanıdım tarihte. İnanan yobaz, inanmayan yobaz. Bana sık sık sorarlar: "Hoca, o yobazlarlr işin ne? Ne arıyorsun aralarında?" Hoca sizin aranızda ne arıyorsa onların arasında da onu arıyor. Yobaz olmayanı. Nice farelerle muhabbetimde yüzleri gün be güninsana dönüştü.
Değişen, koşullara uyan yobaz olamaz diyemeyiz. "Ayran gönüllü" yobazlarımız vardır. Değişip dururlar. Öylesine sık değiştikleri için değişmezler. Görünüşleri hamarat, ruhları hantaldır.
İnadığı bir dünya görüşü içinde coşkuyla yaşayan, arayan, araştıran yobaz mıdır? Ödün vermeyeceği ilkeleri olduğu için? Kime yobaz dediğinizi söyleyin, size yobaz olup olmadığınızı söyleyeyim.
- İnandığım değerlerim var: Onurum, hak yemezliğim. Sevgim var insana, cümle mahlukata.
- Yobaz olup olmadığını söyleyebilmem için nasıl inandığına bakmalıyım.
- Neye inandığım önemli değil mi? Fala inanıyorsam, büyücülüğe örneğin?
- Neden inandığını biliyor musun? İnancının seçeneklerinin farkında mısın? Başka türlü inanma olanağın varken bir seçme sonucu mu geldin o yere?
- Seçme diye bir şey yok. Hayat senin sandığın biçimde test sınavları gibi "alternatifler" sunmuyor ki her zaman bize. Anamın ninnilerinden, masallarından devşirdim görüşlerimi. Öğretmenleri öğrettiler. Okumam için kitaplar önerdiler, okudum. Okumaktayım. Yobaz mıyım? Ben yobazsam yobaz olmayanı göster de görelim. Hiç bir görüşü olmayan renksiz, kişiliksiz biri mi?
- Konuyu saptırma. Sana bir ölçet (kriter) vereyim. Mahsun insan yobaz değildir. Hüzün yobazlığa aykırıdır. Acı çeken, gerçek karşısında duyarlılığını yitirmemiştir, duygularını aklıyla yaşayabilen insan, yobaz değildir. Gönlü olan, gönülleyen insan. Yobazın gönlü yoktu. Yunus yobaz değildir. Mizah duygusunu kendine yöneltebilmiş, kendisiyle dalga geçebilen…
- Yetmez. Nice mizahçı yobaz bilirim.
- Mizahı başkalarına değil, kendi iç derinliklerine yöneltmiş insanlardan söz ediyorum.
- Sana bir şey söyleyeyim mi: Boşuna araştırıyorsun ölçütü. Yobazlık, bizim dünya görüşümüzü nasıl yaşadığımıza bağlıdır. Ben bir adama "yobaz" damgası vurayım da sen tersini göster bakalım. Yani, iş sonunda bizim iki dudağımızın arasındadır.
- Olmadı, geniş görüşlü, kendini sürekli yenileyen, dünyadaki bulgulardan, gelişmelerden haberli, eleştiriye açık olan bir insan nasıl yobaz olur ki?
- Ne demek "geniş görüşlü"? Fırsatçı mı demek istiyorsun? Her görüşten insanla düşüp kalkan, belli konularda belli fikirleri olmayan insan?
- Başkalarını dinleyen, dinlemeye hazır, muhabet erbabı.
- Bunlar hoş tıraşlar dostum. Herkes kendisi gibi düşünmeyene yobaz demeye hazır, bekliyor.
- Öyleyse bizim kültürümüzde yobazlık eksik olmayacaktır. Damgalama hep sürecektir. Yobazlığı yobazca ele almamayı ne zaman öğreneceğiz?
- Hiç bir zaman. Bu dünya bir kavga yeridir. Kavga varsa, yobaz vardır. Ama gizli, ama açık.
- Kavga edenler, yobaz olmak zorunda mıdır? İnanan, yobaz olmak zorunda mıdır? İnsan eninde sonunda fareye mi dönüşüyor?
- Neden fareleri küçük görüyorsun? Bu bir yobazlık değil mi?
- Sadece masum bir benzetme. Yoksa farenin dünyası kendi içinde bizim değerler düzenimizden apayrıdır.
- Sen sen ol, kimseye, hiç bir canlıya yobaz deme. Yobazlık kılıçla, topla, tüfekle önlenemez. Saygı ve sevgi. Her şeyin başı o.
- Nasıl diyemem? Olgulara saygım var. Olgular bu dünyada yobazların olduğunu gösteriyor. Olgulara yobazca bakmadığım için yobaza yobaz diyorum.
- Öyleyse yobazı anlayalım. Kimdir o? Neden böyledir?
- Yobaz olmamak için bu gerekiyor.
- Yetmiyor ama. Sahi yobaz olsak ne olur ki?
- Peki öyleyse, söyle bakalım dünyaya bakışının nerelerinde yobazsın?
- Sen de söyle, dostum. İki yobaz olarak çaresiz yobazlığımızı tartışalım.
Ahmet İnam, Akşam gazetesindeki köşesinde yobazlık üzerine çok hoş bir yazı daha yazmış. Şöyle diyor:
"Herkes kendi dünya görüşünün yobazına dikkat etsin. Yobaz dar kafalıdır, edepsizdir, düzeysizdir, sığdır, bencildir, kabadır, kendinden farklı olana kapalıdır, art niyetlidir, içten değildir.
Yobazlar, barışı, demokrasiyi arayamadıkları için, bulamazlar. Yobazların egemen olduğu dünyada barış olmaz. Yobaz düşmanıyla yaşar. Yaşaması için düşmana ihtiyacı vardır. Yobaz karşıt yobazlar yaratarak yobazlığını pekiştirmeye çalışır, düşmanını bulur. Bulamazsa icat eder. Yaşananlardan öğrenemez. Başına gelenleri kafasının içinde bulunan çerçevelere uydurmaya çalışır."
Yobazlığın ne olduğunu sahiden de anlamak isteyenlere hararetle tavsiye olunur.
Benim yobazım senin yobazını döver- Ahmet İnam (Akşam)
Selim Atak - 4 Mayıs 2013 (13:35)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.