Patronsuz Medya

Aklımdan zorum var

Zeynep Bozboğa - 14 Temmuz 2011  


İnsan bilmekle mükellef kılındı, bilmeyenlerin üzerindeki mükellefiyetler ise ilâhî olarak kaldırıldı. Bilmemek eylemsizliğin kapısını aralayan tek gerçekçi anahtar oldu, geri kalan eylemsizlikler ise bilmiş insanların tembelliğinin alâmeti.

Tembelliğime sağlam bir dayanak bulmuştum: "Bilmemek". Eğer bilgisiz üzerinden ilâhî her tür mükellefiyet kaldırılmış ise ben de başıma sardığım yazmak mükellefiyetimden bir anda sıyrılıverebilirdim ama olmadı.

Evet; benim gibi bir cahilin önceliği bilmek olmalı, bilmeden bildirmek değil ama içimde dayanılmaz bir hırsla dokunuyorum klavyeye ve yazmak için açabildiğim tek parantez bilmediğimi bildirmek oluyor. Gerisi mi? Gerisi lâf ola beri gele kabilinde sayıklanmalar sadece.

Uzunca bir zamandır bilmiyorum. Meselâ ilkokul bittiğinden bu yana matematiği bilmiyorum, "gerçi ilkokulda da bildiğim pek söylenemezdi orası ayrı mevzu". Dingin bir ruha sahip olmak adına gittiğim yatılı okulda bohem bir hayatın fantezilerini kurduğumdan beridir bilmiyorum. Olduğum her yerde olmadığım olmanın hayalleri ile avunduğum zamanlar sayesinde bilmiyorum.

Yani yüksek oranda bilmiyorum. İnsanların hiç olmadıkları ve muhtemelen olamayacakları disiplindeki profilleriyle tanış olduğum günden bu yana bilemiyorum. Yerine getirilmeyen sorumlulukların intikamını, sorumluluklar üzerinden kavgaya tutuşarak alan ikiyüzlüler arasında gerçek simayı bulmak için çırpındığım anlardan beridir bilemiyorum. Eşkâli belirsiz düşünce zorbaları tarafından ruhlar esaret altına alındığından bu yana bilmiyorum.

Bildiğiniz gibi değil, hakikatli biçimde bilmiyorum. Çoğu zaman bilmediğimi de bilemiyorum. Zira bilmemenin alâmeti susmak olmalı iken ben her bulduğum alanda bilmiş bilmiş cümleler kurabiliyorum. Sosyal ortamlarda seyirci bulmak adına her konuda 7/24 ahkâm kesebiliyorum. Anlamadığım tek bir konu yok, belki bir konuda her şeyi bilemeyebilirim ama her konuda bir şeyi bilmek konusunda üzerime rakip tanımıyorum.

Vallahi bilemiyorum! Her işini kolayca halleden, kolayca seven, kolayca terk eden bu engebeli ortamı canını hiç acıtmadan kateden, heybesi her daim yedek arkadaşlarla, sevgililerle, acil durum dostları ile dolu olan insanların varlığına şehadet ettiğim zamandan bu yana bilmiyorum. Ola ki bir damla bilgi kırıntısı varsa da onu yanılgılarıma hibe ediyorum.

Büyüdüğümden bu yana bilmiyorum. Zamanı andan ibaret sandığım, bazen bitmenin bilmediği bazen de büyük bir hızla bittiği anların karşısında göz kapamalarla anlara hükmettiğimi düşündüğüm ama gerçeğin hiç de öyle olmadığını anladığımdan bu yana bilmiyorum.

Öyle böyle değil anlatılamayacak derecede bilmiyorum. Mutlu deliler görüp üzerine felsefeler yaptığımız, pejmürdeliklerine bakıp çokça acıdığımız delilerin, bizden daha şerefli, bizden daha ahlâklı, bizden daha namuslu bir alemde yaşadıklarını ve bizlerden daha özgür olduklarını, deliliğin çevresine saçtığı hüzün kadar kendi bünyesine huzur saçtığını keşfettiğim ve delilerin gözündeki bağımsız, başıboş huzuru kıskandığım andan itibaren bilemiyorum.

Deli değilim o başıboş huzurdan nasiblenemedim, yaşadığım hayatı olası en büyük hayat saydığım ve içine nice hayaller sığdırdığım yaşlarda da kalamadım. Bilmek ıstırap veriyorsa bilmemek mutluluk veriyor olmalı diye ters köşeden mantık yürütüp mutluluğu kandırabilir miyim diye düşündüm ama o benden fettan çıktı.

Şimdi bilmediğimin bilgisini işte burada aleni olarak ifşa ediyorum belki birileri çıkar "endişelenme, mutlu ol; herkes bilmek zorunda değil, zaten herkes bilmekle mükellef de değil" der ümidi ile. Lâkin içimden bir ses bu cümleyi kuracak insana karşı derin bir inançsızlık besleyeceğimi söylüyor en azından yaşamaya dair tek tutanağım olan inançlarımın sorgu kaldırmayacağını bilebilecek kadar kendimi biliyorum.

Yorumlar

Ben de bilmiyorum, bilmek istemiyorum uzunca bir süredir. Sanki umurumda değil miş gibi öylesine geçip gidiyorum hayattan, ne bir iz ne bir söz bırakarak üstelik. Her zaman benden daha kötüleri düşünerek rahatlayıp savrulan benim sizden çok daha bilmediğini içinizi rahatlatmak adına değil gerçekleri söylemek adına söylüyorum. Yazınızı çok beğendim. Kaleminize sağlık.

Şeyma - 14 Temmuz 2011 (21:29)

Endişelenme, mutlu ol; herkes bilmek zorunda değil, zaten herkes bilmekle mükellef de değil.:)

Dolunay - 8 Ağustos 2011 (16:41)

diYorum

 

Zeynep Bozboğa neler yazdı?

92
Derkenar'da     Google'da   ARA