Patronsuz Medya

Çıkarın kâğıtları, yazılı yapıcam!

Büdütör - 8 Kasım 2013  


Derkenar'a yazı ya da yorum yazan dostlarımızdan zaman zaman imlâ ve noktalama konularındaki zırt fırt çıkan uyarılara ve yayınlanma esnasında gerçekleşen otomatik imlâ tashihine ilişkin şikâyetler aldığımız, bilinen bir mevzu.

En son, değerli bir yorumcumuzun bazı harflere eklenen şapkalara yönelik itirazını tartıştık enine boyuna. Bu vesileyle yazılanları okuyunca öğrendim ki, yazım tarzıyla ilgili kısıtlamalar ve müdahalelerimiz, neredeyse "büdütör ne derse odur, itiraz edenin vay haline" gibi bir manevî baskı ortamı oluşturmuş haberim olmadan.

Breeh! Kendi azametimden bizzat kendim tırstım, ekmek musaf çarpsın. Bu ne mene bir istibdattır hemşerim! Sıfırcı Hoca'ya dönüşmüşüm de farkına varmamışım.

Bu tırnaklı şapkalı konu hazır açılmışken, değerli Mustafa Muammer Elöz bey refikimizin bahse konu yazının altına yazdığı şu satırlardan yola çıkarak duruma biraz açıklık kazandırmak istiyorum:

"Editörlü bir dergiye yazı yazarken, üstelik yazılarınızın edit edileceğini de bilirken "hayır illa da benim yazdığım gibi yayınlamalısın" talebi bana ilginç geliyor."

"İstediğiniz gibi yazarsınız. Mecmuanın editörü de istediği şekilde düzenleme yapar."

"Nasıl yayınlanmayınca neden yayınlamadın demiyorsak, düzenlemeleri de editörün tasarrufuna bırakıyoruz."

Her şeyden önce belirteyim ki, değerli Elöz, bence kendi kapasitesiyle ilgili aşırı bir tevazu gösteriyor. Onun yazdığı yazı ve yorumların tek satırına bile müdahale etmek, ne aklımızdan geçer ve ne de haddimize düşer. Olsa olsa kendilerinden öğreneceğimiz şeyler olabilir. Bu namussuz bilgisayar kodları ola ki haddini aşıp onun yazılarına da burnunu soktuysa, el etek öperekten affını istirham ederiz.

O her klavye hareketine maydanoz olan müsahhih yazılımın yazılmasına aslında yıllar önce başladım. Sebep: Derkenar'da yazılarının yayınlanmasını arzulayan ve fakat gerek noktalama gerekse kelimelerin yazılışı konusunda -belki acemilikten belki özenmemekten kaynaklanan- vahim hatalar yapan çiçeği burnunda kardeşlerimizin çokluğu nedeniyle hasıl olan ihtiyaç.

Çünkü bir yandan o yazıları yayınlamak, yolu buralara düşmüş o gül yanaklı bebelerin yüzünde belirmesi muhtemel tebessümü görmek istiyor, bir yandan da yayınlanabilir hale getirmek için kendi hayatımdan çalacağım zamanı ve emeği düşünüp, o "genç" kardeşin ilk pürüzde çıkacak tırnaklarını, muhtemel bönlük, küstahlık, nobranlık hallerini ve bu hakirin ağız mukozasında bir kez daha hissedeceği mide asiti tadını düşünüp, iki arada bir derede kalıyordum.

Sonunda çareyi böyle bir kod yazıp, hiç değilse "nüans farkı, umman, sahra, eksöz, yalnız, yanlış, kirbit" ve benzeri kör kör gözüne barnağım türünden hataları otomatikman düzelt/tir/mekte buldum. Böylece, daha sonra maruz kalma ihtimalim bulunan çiğliklere vahlanma işinin bir kısmını hissiz bir yazılımın sırtına yüklemiş oldum.

Bu otomatik çalışan zımbırtıyı her gün yeni eklemeler -veya eksiltmeler- yaparak daha rafine hale getirmeye çalışsam da, tabii ki hikmetinden sual olunmaz değildir. Yontma ve cilalama işleminin sonu bucağı yoktur. Müsahhih uygulamamızın hatası varsa onu da tashih edebiliriz.

Bendenize atfedilen yetkilere gelirsek: Buradaki yetkimiz, bir evrak tesellüm memurundan ya da seven kalpleri kavuşturmaktan başka emeli olmayan komşu teyzeden daha fazla değildir. Logonun üzerinde yazan mottosundan da anlaşılacağı veçhile Derkenar, herhangi bir yetkilisi, muhtarı, kaymakamı, valisi olmayan, zırzıppa bir yayındır. Yegane kaygımız, yazar ile okuru arasındaki aşk mektuplarına kuryelik yapmaktır. Yaaaa!

Şunu da çıtlatayım, tamam olsun. Bu dergi, daha prezınt pörfekt nedir, zarf nedir, edat nedir vedat kimdir bilmeyen, otodidakt bir müsahhihin tasarrufuna tahsis edilmiş laylaylom bir dergidir. Fazla kasmanın gereği yok. Canın dille oynamak, kâfiye cinas cimâ yapmak, kelimelere takla attırmak istiyorsa, kim tutar seni periyan, bildiğin gibi yaz, deriz.

* * *

Hıssadan kisse: Dil konusunda otorite falan değiliz ve bize yazıp şarkı isteyen değerli yol arkadaşlarımızdan (hatta herkesten) gelecek eleştiri ve önerilere açık olduğumuzu ilânen bildiririz. Fakat "TDK yazım kılavuzu der ki" neviinden uyarıları pek önemsemeyiz, onu baştan söyleyelim. (Nasıl konuşup yazacağımızı da devletten mi öğreneceğiz?)

Her dilin içinde kurallara uymayan dünya kadar kelime öbeği var, değil mi? Yaşayan tüm organizmalar gibi. Bizim komşunun küçük kızı "ay çok tomik, taritatür bidi" diyor, bizim de ağzımız alıştı, artık öyle diyoruz, ne olmuş, diyemez miyiz?

Otobüse "çok oturgaçlı götürgeç" diyebiliyorsak, klozete "çok osurgaçlı ötürgeç" niye demiyelim?

* * *

Hisseden kıssa: Derkenar için geçerli ve doğru olan, gözümüzü ve kulağımızı tırmalamayan, okumayı ve anlamayı zorlaştırmayan yazılış ve söyleyiştir. Bu bağlamda, bizim açımızdan şapka da, serpuş da, namaz takkesi de aynı kapıya çıkar.

diYorum

 

66
Derkenar'da     Google'da   ARA