Patronsuz Medya

Derman

Selahattin Demirtaş - 3 Haziran 2019

Künye - Selâhattin Demirtaş, Devran, Sayfa: 89-91, İletişim Yayınları, 2019  


Şeftren

Eski tren istasyonları hüzün kokar hep. Onlarca yılın ayrılıkları, vedaları, gidişleri, terk edişleri, dönmeyişleri birikip tortulaşmıştır buralarda. Ter kokusu, ray kokusu, zift kokusu, gözyaşı kokusu onlarca yıldır sıkışıp kalmıştır bu eski binalarda. Yüksek tavandan sarkan kocaman saat hep aynı vakti gösterir gibidir; hüzün vakti, ayrılık vakti…

Sarı isasyon binasının ön tarafında, taş duvarın dibindeki bankta oturuyorum, tek başıma. Yukarıda duvara asılı büyük tabelâda beyaz zemin üstne siyah harflerle "Kurtalan" yazılı. Önümde uzayıp giden raylar, sonbaharın ilk demleri, saat gece yarısını biraz geçmiş. Birkaç sararmış yaprak amaçsızca savruluyor oradan oraya. Benden başka kimse yok peronda. Küçük tahta bavulum bankın yan tarafında hafif eğri duruyor. Bir elimde sigara, paltomun yakası kalkık, diğer elim paltonun yan cebinde. Gözlerim dolu dolu, ama ağlamayacağım. Bu küçük şehre ve bu büyük aşka bir gün veda etmek zorunda kalacağımı biliyordum. Yine de hiç bir kalp, ayrılık acısına hazırlayamıyor kendini. Yüreğim bir yumruk gibi sıkılı, nefes alırken bile boğazım yanıyor. Aldığım her solukla ciğerlerime dolan havada sevdiceğimin bu şehrin atmosferine karışmış nefesi var, biliyorum, gitmeden önce doldurabildiğim kadar doldurmak istiyorum. Ah be gülüm! Ah be nar çiçeğim! Böyle mi olmalıydı bu aşkın sonu?

Uyuyordu ben çıkarken. Uyanmış mıdır acaba? Yokluğumu bile fark etmemiştir belki de. Fark etse arar. Arar mı? Arasa açar mıyım? Açsam, konuşsak yeniden başlayabilir miyiz her şeye? Ya bunca yaşanmışlık, yok sayabilir miyiz, yok edebilir miyiz geçmişi bir çırpıda? Ah benim güzel aşkım, keşke her imkânsızın bir mümkünü olsa. Gözümüzü kapayıp açsak ve hayat bayram olsa. Laf güzel. Kırılgan kalpler tamir edilse de çatlağın izi kalır, ben ona razıyım ya, kırık değil, çıkık bizimkisi. Yerinden çıkmış, sökülmüş gibi kalplerimiz. Birazdan aşkım, kalbimi burada, bu ıssız küçük istasyonda bırakıp gideceğim. Benden bir iz ararsan bulursun belki burada. Korktuğu başına gelirmiş insanın ya, en istemediğim şekilde gidiyorum. Bu acıyı, bu yükü ne kadar taşıyabilirim bilmiyorum. Ölmek en kolay aslında, kendimi ömür boyu yaşamaya mahkûm ediyorum oysa.

Evet, mutlu aşk yoktur, tek kişilik bir trajedidir aşk. Öbür türlüsü vuslatla gelen keyiftir, dinginlik ve huzurdur, güvenli bir limanda demirlemektir. Oysa aşk fırtınalı sularda batıp çıkmaktır dalgalara. Ben aşkı seçiyorum, gidiyorum o yüzden. Kendimden de biraz hüzün katıp, bu yaşlı istasyonu geride bırakarak göç ediyorum. Ah Münevver! Ah benim biricik aşkım! Sana hoşçakal demiyorum, hoşça kalmayaacağını biliyorum, ben de güle güle gitmiyorum zaten. Ciğerlerimde kokun ve nefesin, kulaklarımda sesin…

Valla Münevver'in sesi bu:

"Kutbettin… Kutbettin?"

"Geldim, geldim Münevver."

"Tren gideli bir saat oldu, ne yapıyorsun sen orada? Hadi gel yat."

"Tamam ya geliyorum, etrafı bir kontrol ettim."

Münevver benim hanım, bitişikteki istasyon lojmanından sesleniyor. Ben mi? İstasyon şefiyim ben, şeftren Kutbettin. Ağız tadıyla bir melankoli bile yaşatmıyor bu karı insana, yedi bitirdi hayatımı yeminle.

"Geldim geldim, Allah'ın cezası. İki dakika kayboldum, arkamdan bağırmasan olmaz!"

"İyilik de yaramıyor sana, geberdin mi, kaldın mı diye merak ettim."

"Allah aşkına yat zıbar Münevver, zaten kalbim çıkık bu gece."

"İnşallah boyun da devrilir Kutbettin."

"İnşallah Münevver, inşallah!"

diYorum

 

62
Derkenar'da     Google'da   ARA