Patronsuz Medya

Bir Turgut bile yok

Oray Eğin - Akşam, 15 Şubat 2005

Bir aralar Plastip Show vardı. Hani kuklalarla siyasi mizah yapılır, herkesle dalga geçilirdi. Plastip'i icat edenlerden Metin Üstündağ'la uzun zaman önce konuşmuş, neden bu programın sonradan irtifa kaybettiğini sormuştum. Yorumunu öylesine kanıksamışım ki, hiç unutmadım: 'Çünkü şimdi Özal yok.' Bu kadar basit: Turgut Özal'dan sonra Türkiye'de siyasi mizah da bitti.

Bir süredir ben de yeniden Necdet Şen'in çizgi romanlarına taktım. Hürriyet'te Yeni Demokrasi Hareketi'ni anlatan 'Değişim Rüzgarı'nın sıkı bir takipçisiydim; daha sonra hepsi kitap olarak yayımlandı. Yeniden okuyorum.

Özal'dan sonra siyasi mizahın herhalde son örneğiydi 'Değişim Rüzgarı.' İşadamı Can Poyraz'ın siyaset macerası, Cingöz adlı pala bıyıklı gazeteci, genç erkekler ve antikalar dolu bir hayat süren yalı kadını Ayşenur gibi karakterlerle Türkiye portresi çiziyordu önümüze. Şunu da söyleyebilirim cüret ederek: Okuduğum en zeki Türkçe çizgi romandı.

Yıl 1994'tü, 10 yıl geçti ve bir tane bile 'Değişim Rüzgarı' benzeri zekice tasarlanmış siyasi mizaha rastlayamadık. Hatta, siyasi mizah yapmak ciddi şekilde 'out' oldu, demodeleşti, bir alıcısının olmadığı düşünüldü. Eğer Cem Yılmaz'sa son 10 yılda Türk mizahının özeti, o varlığını zaten anti-politik olmaya kurdu.

Benzer şekilde Leman'ın bir zamanlar başını çektiği mizah dergileri de Gırgır geleneğinin öldüğünü fark edip, başka bir kulvara kaydı. Tabii, bir yandan hepimiz büyüdük de. Leman'da politik karikatürlere ayrılan yerle bizim ilgimiz aynı zamanlarda azaldı. Artık Türk karikatürünü ağırlıklı olarak şiddet, ergenleşmemiş bir cinsellik ve absürdlük götürüyor. Herhangi bir siyasi espri değil ilgi çeken: Konuşan koyunlar ya da dalgınlık halleri. Veya Lemanyak'ta olduğu gibi 31'ciler kulübü tarzı oluşumlar.

Ama malzeme bu. Yok ki elimizde bir Turgut Özal. Zamanında Gırgır, fiyatını 5 Turgut diye yazar, Özal'ın karikatüründen beş tane yan yana koyardı. E, o ilginç, renkli, bol malzeme veren bir toplum figürüydü. Yok ki, şimdi şortla asker denetleyen, 'Koy bir kaset de dinleyelim' diyen, yüzerken fotoğraf çektiren bir siyasetçi. Beş tane Tayyip koysak, sırıtır, hiçbir anlamı, esprisi olmaz.

Düşünün, siyasette bir Esat Kıratlıoğlu'muz bile kalmadı ki saç stiliyle dalga geçilsin. Bir Nahit Menteşe bulunamıyor; saç boyaları önerelim. Mail Büyükerman vardı, kayboldu; Televole milletvekili arıyor.

Günümüzün en renkli siyasetçisi öyle ya da böyle saç şekli, bıyığı, gözlüğü ve slip mayosuyla Kürşad Tüzmen'dir. Ama onunla ilgili de ne kadar espri üretilebilir ki; hiçbiri yeteri kadar dinamik, dolu, kendi kendini yenileyebilen türde siyasetçi değil. Türkiye siyasetinde pek çok şeyle beraber, yazık ki, bu renk de eksiktir.

Bu renksizlik işte: Artık Necdet Şen'in köşesine iyice çekilmesinin bir nedeni de, ya da eskiden sırf iki bant karikatürle Sabah gazetesini sattıran Salih Memecan'ın Bizim City'sinin bugünkü etkisizliği.

Gerçi hakkını yememek gerek, bir gazetenin karikatüre son ve büyük katkısı da Latif Demirci oldu. Press Bey, önemli bir fenomen, harika bir karakter. Press Bey de artık çizgiyle muhalefetin siyasetten gündelik hayata, medyaya kaydığını gösterdi. Toplum için artık karikatür olan, bir parodiye dönüşen siyasetçilerken, şimdi medya mensupları ünlüler. Latif'in karakterleri de medya parodilerinin yanı sıra gündelikçi, şoför gibi sıradan insanlar.

Bu yüzden de, gazetelerde önemli bir geçişin altını iyi okumak gerek: Ne çok köşe yazarı medya üzerine yazıyor. Eskinin siyasi analistlerinin yerini medya eleştirmenleri aldı. Belki de kanayan yaranın Ankara'dan daha çok İstanbul'da oluşmasının sebebi bu. Yeni Mail Büyükerman'lar arıyoruz. Eski köşe yazarları değil.


Bir aralar Plastip Show vardı. Hani kuklalarla siyasi mizah yapılır, herkesle dalga geçilirdi. Plastip'i icat edenlerden Metin Üstündağ'la uzun zaman önce konuşmuş, neden bu programın sonradan irtifa kaybettiğini sormuştum.

Yorumunu öylesine kanıksamışım ki, hiç unutmadım: 'Çünkü şimdi Özal yok.' Bu kadar basit: Turgut Özal'dan sonra Türkiye'de siyasi mizah da bitti.

Bir süredir ben de yeniden Necdet Şen'in çizgi romanlarına taktım. Hürriyet'te Yeni Demokrasi Hareketi'ni anlatan Değişim Rüzgarı'nın sıkı bir takipçisiydim; daha sonra hepsi kitap olarak yayımlandı. Yeniden okuyorum.

Özal'dan sonra siyasi mizahın herhalde son örneğiydi 'Değişim Rüzgarı.' İşadamı Can Poyraz'ın siyaset macerası, Cingöz adlı pala bıyıklı gazeteci, genç erkekler ve antikalar dolu bir hayat süren yalı kadını Ayşenur gibi karakterlerle Türkiye portresi çiziyordu önümüze. Şunu da söyleyebilirim cüret ederek: Okuduğum en zeki Türkçe çizgi romandı.

Yıl 1994'tü, 10 yıl geçti ve bir tane bile 'Değişim Rüzgarı' benzeri zekice tasarlanmış siyasi mizaha rastlayamadık. Hatta, siyasi mizah yapmak ciddi şekilde 'out' oldu, demodeleşti, bir alıcısının olmadığı düşünüldü. Eğer Cem Yılmaz'sa son 10 yılda Türk mizahının özeti, o varlığını zaten anti-politik olmaya kurdu.

Benzer şekilde Leman'ın bir zamanlar başını çektiği mizah dergileri de Gırgır geleneğinin öldüğünü fark edip, başka bir kulvara kaydı. Tabii, bir yandan hepimiz büyüdük de. Leman'da politik karikatürlere ayrılan yerle bizim ilgimiz aynı zamanlarda azaldı. Artık Türk karikatürünü ağırlıklı olarak şiddet, ergenleşmemiş bir cinsellik ve absürdlük götürüyor. Herhangi bir siyasi espri değil ilgi çeken: Konuşan koyunlar ya da dalgınlık halleri. Veya Lemanyak'ta olduğu gibi 31'ciler kulübü tarzı oluşumlar.

Ama malzeme bu. Yok ki elimizde bir Turgut Özal. Zamanında Gırgır, fiyatını 5 Turgut diye yazar, Özal'ın karikatüründen beş tane yan yana koyardı. E, o ilginç, renkli, bol malzeme veren bir toplum figürüydü. Yok ki, şimdi şortla asker denetleyen, 'Koy bir kaset de dinleyelim' diyen, yüzerken fotoğraf çektiren bir siyasetçi. Beş tane Tayyip koysak, sırıtır, hiçbir anlamı, esprisi olmaz.

Düşünün, siyasette bir Esat Kıratlıoğlu'muz bile kalmadı ki saç stiliyle dalga geçilsin. Bir Nahit Menteşe bulunamıyor; saç boyaları önerelim. Mail Büyükerman vardı, kayboldu; Televole milletvekili arıyor.

Günümüzün en renkli siyasetçisi öyle ya da böyle saç şekli, bıyığı, gözlüğü ve slip mayosuyla Kürşad Tüzmen'dir. Ama onunla ilgili de ne kadar espri üretilebilir ki; hiçbiri yeteri kadar dinamik, dolu, kendi kendini yenileyebilen türde siyasetçi değil. Türkiye siyasetinde pek çok şeyle beraber, yazık ki, bu renk de eksiktir.

Bu renksizlik işte: Artık Necdet Şen'in köşesine iyice çekilmesinin bir nedeni de, ya da eskiden sırf iki bant karikatürle Sabah gazetesini sattıran Salih Memecan'ın Bizim City'sinin bugünkü etkisizliği.

Gerçi hakkını yememek gerek, bir gazetenin karikatüre son ve büyük katkısı da Latif Demirci oldu. Press Bey, önemli bir fenomen, harika bir karakter. Press Bey de artık çizgiyle muhalefetin siyasetten gündelik hayata, medyaya kaydığını gösterdi. Toplum için artık karikatür olan, bir parodiye dönüşen siyasetçilerken, şimdi medya mensupları ünlüler. Latif'in karakterleri de medya parodilerinin yanı sıra gündelikçi, şoför gibi sıradan insanlar.

Bu yüzden de, gazetelerde önemli bir geçişin altını iyi okumak gerek: Ne çok köşe yazarı medya üzerine yazıyor. Eskinin siyasi analistlerinin yerini medya eleştirmenleri aldı. Belki de kanayan yaranın Ankara'dan daha çok İstanbul'da oluşmasının sebebi bu. Yeni Mail Büyükerman'lar arıyoruz. Eski köşe yazarları değil.

diYorum

 

48
Derkenar'da     Google'da   ARA