Patronsuz Medya

Ev hayvanları ve lâftan anlamayan komşular

Nuran Ersoy - 7 Aralık 2008  


Evimiz giriş katında olduğu için kedimiz istediği zaman bahçeye çıkıp gezebiliyor.

Bazen eve hasta geliyor. Veterinere gösterdiğimde "muhtemelen çöpte bulduğu bir şeyi yemiştir ya da komşularınız bozulmuş bir yiyeceği bahçeye atmıştır, o da onu yemiştir" dedi.

Kapıcıyı bir iki yokladım ve öğrendim. Gerçekten de evvelsi gün üst komşulardan birinin bahçeye balık başı bıraktığını görmüş. Adını söyledi, gittim rica ettim. "Ah yavrum, ben asla yapmam öyle şey" diye yemin billâh etti. İnanmadım tabii.

Bu yaşlı insanlar (hele ev kadınları) öldürsen lâf anlayacak gibi değil. Az önce baktım, gene mutfak penceresinden bahçeye bir şeyler atıyor. Bir yandan da "geeh pisi pisi" diye bizim kediyi çağırıyor.

Bu sefer de attığı şey, evde ayıkladığı tavuğun kokuşmaya yüz tutmuş yağları. Kedinin önünden son anda kaptım ama birazını yemiş bile.

Gene gittim, kapısını çaldım, bir kez daha rica ettim. Ama nafile. Dinlemiyor bile anlattıklarımı. Çocuk gibi hemen savunmaya geçiyor ve "valla billa ben atmadım" diyor sıkışınca. Oysa atarken gözümle gördüm. O da benim onu gördüğümü gördü.

Aklı sıra kediye iyilik yapıyor. "Besliyor" kendince. Ama zehirliyor aslında.

"Teyzeciğim, ben onu zaten en pahalı mamalarla besliyorum, ne olur hiç bir şey vermeyin, zaten çok şişman" dedim, lâf kalabalığına kattı.

Ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Yaşlı insanlarla kavga etmek gelmiyor içimden. Ama hayvan evin içinde kusa kusa dolanıyor şimdi. Su içmeye bile mecali yok. İnsanın içi parçalanıyor.

Merak ediyorum, başka ne yapılabilir bu durumda? Sokakta gezmeye alışmış hayvanı eve kapatamam ki bu saatten sonra. Zaten bu giriş katına sırf bahçesi var diye taşınmıştım. Nereden bilebilirdim böyle olacağını?

Yorumlar

Hayvanları dört ayaklı çöp öğütme makinası olarak gören çoğunluktan birileri belli ki komşularınız. Çok var bunlardan. Kendi yemediği, iğrendiği, çöpe atarsa mutfağında koku yapacak yemek artıklarını pencereden arka bahçeye atmak milli sporumuz zaten. "Hayvanlar yer, onlara bir şey olmaz" diye düşünür. Aslında "olursa olsun, itin ayağını taştan mı esirgeyeceğim" diye düşünmektedir, yaptığı rezilliğe iyilik süsü vermek için öyle düşünmeyi tercih eder.

Serhat Karateke - 8 Aralık 2008 (13:05)

Benim bir komşum da sofra bezindeki ekmek kırıntılarını bahçeye silkeliyor. "Ne olacak, alt tarafı kırıntı" diyenler çıkabilir ama öyle değil. O kırıntılara gelen serçeler bizim namussuz tekir kediye av oluyor. Neredeyse her hafta bir kuş gömüyorum bahçeye. Apartmanın çevresi kuş mezarlığına döndü. Ama gel de bunu bizim komşuya anlat. Uyardığında "tamam ama nereye silkeleyeyim" diye soruyor. Küvete silkelesene kadın. O da olmadı, bir tane süpürgeli faraş al, onunla süpür, ben mi öğreticem bunu da?

Sevingül Polat - 9 Aralık 2008 (17:13)

Arkadaslar, yapmayin, cocuklugumun yaz tatillerini gecirdigim köyümde hayvanlar öyle beslenirdi.

Sanirim simdiki hayvanciklar degisime ugradilar yedikleri o mama"lar sayesinde.

Abi kizmasin diye sadece su vurguyu yapmaliyim. Iyi kötü hayvanlar özgürdü. Köyümde (hayvan olarak; -) ben de özgürdüm.

Yahu, insanlar bilmem kac bin yil önce evcillestirmeyi basardiklari hayvanlara Kedi Köpek mamasi mi yediriyorlardi?

Not: O komsunuzun yaptigi da ayip. Benim hayvanimi izinsiz beslemeyi birakmali. Onu bilim ile ikna edin: -)

Eskiden acima duygusu ile hayvanlar beslenirdi. Sanirim o zamanlar bile yasadigim cevrede hic bir insan hayvanlari "" cöp ögütme makinasi"" olarak görmemistir.

Komsularda degil, "" mama" "larda arayin sorunu.

Excalibur - 10 Aralık 2008 (23:19)

Evet mama yiyen hayvanlar daha uzun yasiyor ama sokak hayvanlari da acliktan oluyor. Boyle teyzeler de olmasa bazi sehir bolgelerinde sokak hayvanlarinin hic bir yiyecek bulma sansi yok.

Ayrica Sevingun Hanim siz de kedinize kuslari kacirmasi icin bir cingirakli tasma takabilirsiniz.

Nesrin - 11 Aralık 2008 (16:41)

Arkadaşlar, ben mi iyi anlatamadım, siz mi "ağzının payını vereyim" modundasınız? Sokak hayvanlarına hiç bir şey vermeyelim demiyorum ki. Tam tersine, verelim (ben zaten veriyorum) ama çöpe atacağımız kokmuş artıkları değil de onları hasta etmeyecek yiyecekleri versek daha iyi olmaz mı? Eskiden yaşadığınız köyde hayvanlar artıklarla besleniyordu diye hep öyle mi olması gerekiyor? Yok mudur şunun bir orta noktası?

Serhat Karateke - 11 Aralık 2008 (18:17)

Nesrin Hanım, herhalde kedime çıngırak takmayı akıl etmişimdir şu ana kadar. Defalarca taktım, defalarca çıkarıp attı sokaklarda, eve çıngıraksız geldi. Bir kere de çıngırağı çıkarayım derken az daha boğuluyordu.

Bazı kediler avcıdır. Hatta hepsi öyledir. Ne yapsanız doğasını değiştiremezsiniz.

Bir kedisever olarak kuşları da beslemek gerektiğini biliyorum. Ben şahsen kuşlara verdiğim ekmek kırıntısı gibi şeyleri sokaktaki kedilere yem olmayacakları yüksekçe yerlere koyuyorum. Pencere altlarında kırıntı arayan kuşlar sadece benim kedimin değil tüm sokak kedilerinin potansiyel kurbanı zaten.

Sofra örtüsünü bahçeye silkeleyenlerin kuşların düştüğü bu durumda hiç mi kabahati yok? Yoksa siz okuduğunuzu anlamaktan aciz misiniz?

Sevingül Polat - 11 Aralık 2008 (19:28)

Ben bu siteye güvenirim, bu yüzden burada okudugum hic bir insana hesap pusulasi gözü ile bakmam. Yapmayin arkadaslarim.

Bir yazi ile fikirlerinizi bizlere iletme sansi buluyor ve (biliyorum, dört gözle) yorumlari bekliyorsunuz.

Okudugum bir yazi bana o anda (tam da o anda) ne düsündürüyorsa onu yazarim. Hesaplanmis degildir.

Yoksa ne yazanlari ne de site yöneticisini tanirim.

Sonra burasi bir forum degil ki? Belki yazdiklariniz sizin icin bir ciglik, imdat cagrisi. Benim icin ise sadece yazi. Olamaz mi?

Fircalamak yerine benim yazdigim yorumda ilettigim düsüncelerimin yanlisligini kanitlamaliydiniz.

Bir daha yazdiklariniza tepki vermem (okurum o baska) olur.

Not: "Yorum"larda karakter sinirlamasi var, sanirim bu yüzden anlayamadim. Özür dilerim.

Excalibur - 12 Aralık 2008 (04:14)

Hay Allah, Sevingul Hanim eminim siz hayvan dogasini falan benden daha iyi biliyorsunuzdur. Hatta herkeslerden daha iyi biliyorsunuzdur da… Yine de cingirak takmayi biraz gec akil etmis olmayasiniz?

Hayvan (sokaga giden kedi oldugu halde) cingirakla gec tanisirsa, tabi ki kabul etmez.

Her neyse… Bir yorum yaptik ne 'anlamaktan aciz'ligimiz kaldi, ne 'koylu'lugumuz.

Nedense kendi hayvanini cok seven bazi insanlar bana, yemek artiklarini (niye illa kokmus oluyor onu da anlamadim) sokak hayvanlarina vermeye calisan teyzelerden cok daha az hayvansever geliyor.

Nesrin - 12 Aralık 2008 (14:03)

Kokuşmuş bir yemek neden kokuşmuşsa ondan kokuşmuştur herhalde Nesrin Hanım. Galiba bakteriler neden oluyor.

Ve galiba sizinle "hayvan sevmek" dışında pek ortak noktamız yok. Didişmek için yüksek bir motivasyona sahip olduğunuz belli oluyor. Belki de "neresinden tutup da hır çıkarsam" diyerek okuyorsunuz her satırı.

Size kolaylıklar. Artık ne söylerseniz söyleyin muhatap almayacağım.

Sevingül Polat - 12 Aralık 2008 (14:39)

Yukarıdaki yorumlar bana çok tanıdık geldi.

Konunun "hayvanlar" olduğu her forum-yorum-vesaire gibi, burada da o bildik şey olacak galiba.

Senaryo hep aynıdır: İki hayvansever hanımefendi karşılaşır… Veee ın-ın-ınnnnn. Egolar çatışır. Pişti oynar gibi, lâf üstüne lâf yapıştırılır. Her bir cümle cımbızlanıp cımbızlanıp kaşınır.

Ondan sonra seyreyle patırtıyı…

Maksat kafa tokuşturmak ve saç baş yolmak olduktan sonra sebep mi arıyorsun? Sürüyle.

Dalaşınız hamfendiler. Parmaklarınıza kuvvet. Ömür biter stres bitmez.

Fıttırcan - 12 Aralık 2008 (14:45)

Arkadaşlar, bir kez olsun dalaşmadan, aşağılamadan herhangi bir konuyu tartışamaz mısınız? Neden hayvansever denince herkesin aklına "cadaloz" kelimesi geliyor, hiç düşündünüz mü?

Mutlu Olsen - 12 Aralık 2008 (16:03)

Eskiden bizlere özgü sanirdim, dalasmak, tepismek vb… Degilmis.

Alman sitelerinde ki forumlarda/ yorumlarinda da okudum. Tez+antitez= sentez yok.

Iletisim, Ari ve bal. Zor. Insanlar birseyi kavga etmeden o anda benimseyemiyor. Savunmaya geciyor ve saldiri icin gereken durumu aliyorlar.

Neden bu kadar acimasiz olabiliyor ve aslinda dost elini uzatmis insanlari düsman ediniyoruz? Anlayamiyorum.

Tez+ antitez= sentez. Bizleri asagilayan salataliklara veremedigimiz tepkileri sanirim (ki büyük bir sans, en azindan biz/sizleri okuyan ve paylasanlar var) yorum yazanlara, yani, ötekilere veriyoruz.

Aklima Serif Mardin geldi.

Fittircan"a öpücük.

Excalibur - 13 Aralık 2008 (03:25)

Mersi mil fua. Fittircan beni kendime getirdin adeta!

Yanlis anlamadiysam "benim egom hepinizinkini dover" diyorsun degil mi?

Memnun oldum, saygilar efendim.

Nesrin - 13 Aralık 2008 (16:37)

Hoop, fransızca çevirmeniniz geldi… "Mil fua" bin kere" demek oluyor. Fıttırcan, sevinmelisin, Nesrin ablan sana bin kez teşekkür etti.

Sakın gene cevap yetiştirip ortalığı karıştırma, e mi? Zaten üç beş kişiyiz, bölünmeyelim.

Mutlu Olsen - 13 Aralık 2008 (21:31)

Yıl 2012 nin yarısını aşmış ama konular ve konuşulma biçimleri hep tanıdık.

Bir kaç saat önce "bırakın şu hayvanları rahat yaşasınlar, niye önüne su koyuyorsun da onun su bulmasına engel oluyorsun" diyen iki okumuş yazmış, kendince apaydınlık insanla konuşmaya çalıştım. Tartıştım dememek için konuşmaya çalıştım diyorum.

Su kaplarını yerleştirdim ve adliyenin karşısındaki çay taburelerinden birine oturup çok bilen zatları da davet ettim. Onlara "ben bu aptal kedi ve köpeklere her gün 50 kuruş veriyorum, gidin su alın marketten diyorum, ama onu bile beceremiyorlar, onun için su kapları koyuyorum" dedim. Sonra ücretini çaycıya verirken de "burada hazır çay sunarak, çay bulma güdümü engellemeyin bir daha lütfen" diyerek kalktım oradan.

Anlamışlar mıdır, "delinin biri" mi demişlerdir bilmem. Bildiğim şey hayvanlara bu sıcakta mutlaka su sağlamak. Nerede ve ne koşulda olursa olsun. Doğal yaşamları, av güdüleri falan hep teoride tartışmayı sevenlerin olsun. Onlar sokaklarda aç, susuz, güvencesiz ve hasta.

İşte yine geldik kısa ve uzun vadede amaçta samimiyet ve niyete. Hoşgeldik.

Hülya - 14 Haziran 2012 (15:24)

diYorum

 

109
Derkenar'da     Google'da   ARA