Patronsuz Medya

Hızlı'nın serüvencisi

Nilgün Meral - Eylül 1991  


CUMHURiYET OKURLARININ YAKINDAN TANIDIĞI BiR iSiM NECDET ŞEN. YARATICISI OLDUĞU HIZLI GAZETECi'NiN ÖYKÜLERİYLE ÖVGÜLERE OLDUĞU KADAR YERGiLERE DE HEDEF OLUYOR. ÇiZGi ROMANIYLA GENiŞ BiR OKUR KiTLESİ OLUŞTURAN HIZLI GAZETECi'NiN YARATICISIYLA GÖRÜŞTÜK.

* * *

Sayın Şen, Hızlı Gazeteci nasıl doğdu? Roman kahramanının sizin olduğunuza dair söylentiler doğru mu?

"Hayır. Hızlı Gazeteci ben değilim. Ben Hızlı Gazeteci'nin yalnızca çizeriyim. Hızlı Gazeteci'nin bana benzeyen tarafları var tabii, o da benim gibi saldırgan biri, açık sözlü, ama benden daha az konuşuyor. Roman kahramanının gazeteci olmasının nedeni şu; gazetecinin yaşamı, günümüzün insanını ve toplumu anlatmak için elverişli bir yol. Toplumun her dalında var olabilen bir insan gazeteci. Bu nedenle bir gazeteci çizgi roman aracılığıyla, toplumun her kesimini rahatlıkla gerekçe göstermeden anlatabilir. Ben de gazete çevresinden biriyim. İnsanların iyi bildiğini anlatmaları da tabii ki daha verimli oluyor."

Sizin bugüne kadar alışılagelen çizgi romanların dışında bir çizginiz var. Roman kahramanlarınız da alışılagelmiş biçimde değil.

"Evet. Sürekli gözlemci biri oldum hep. Genellikle çizgi roman dendiği zaman, hep bir kahraman söz konusudur. Daha masalvari bir yaklaşımdır bu. Sanıyorum Hızlı Gazeteci'nin bu derece ilgi çekmesinin nedeni de, bizden biri olup, her gün yaşadığımız olayları yansıtmasıdır."

Hızlı Gazeteci'de çeşitli kadın portreleri var. Bunlar için yaşamınızın çeşitli dönemlerindeki kesitler diyebilir miyiz?

Doğru olabilir bu söyledikleriniz. Benim de yaşamımda herkes gibi bir şeyler oluyor. Bütün bunları yaşarken de, düşünüyorum, anlayarak yaşamaya çalışıyorum. İşler yolunda gitmediği zaman, insan daha çok düşünür oluyor. Benim de yaşamımda, işlerin yolunda gitmediği dönemler olmuştur, oluyor, böyle zamanlarda insan sorgulama yoluna gidiyor; neden, niçin gibi… İşte bu dönemler sonucu, küçük yaşlarımdan beri yaşadıklarımı yorumlayıp insanlara aktarıyorum. Çizgi roman aracılığıyla, duygu ve düşünceleri ifade etmek, bunları konuşmak, tartışmak, ama öncelikle kendimi yorumlamak, sorgulamak, bana daha doğru göründü."

Peki bu kişiler için yaşamınızdaki gerçek kişiler diyebilir miyiz?

"Yani şunu mu demek istiyorsunuz? Bu kişiler benim yaşamımdan çekip çıkarıldılar. Bu çok açık zaten. Tabii ki, kendi yaşamımdan ve çevremden esinleniyorum, ama dikkat edin esinleniyorum. Yoksa ne Mimoza, ne Belgin, ne Hızlı Gazeteci, ne Fazilet, hiç biri gündüz sokakta dolaşırken rastladığımız, ne de benim yaşamımdaki gerçek kişilikler değil. Ama onlara benzeyen kişilere rastlarsınız mutlaka. Bu benim yaşamım için de geçerli."

Hızlı Gazeteci sevildiği kadar, eleştirilere de hedef oluyor. Bunun en belirgin nedeni, kadınlara karşı bir yergi, bir saldırı söz konusu.

"Yergi var tabii, ama yalnız kadınlara yönelik yergi dersek, yanlış tanımlamış olabiliriz. Arada kadınlara yönelik eleştiri derseniz, evet var, çünkü ben bir erkeğim. Olaylara erkek gibi bakıyorum, ama erkek gibi bakıyorum derken, o klâsik erkek ideolojisinden söz etmiyorum. Öncelikle bir erkeğim ve bir kadınla ilişkimde, erkek gibi bakıyorum meseleye. Bütün olayları bir erkek olarak yaşıyorum. Sonuçlarına ise bir erkek olarak katlanıyorum. Dolayısıyla çizdiklerimde de bir parçacık, bir erkeğin gözünden, kadınlara bir eleştiri varsa, bunda da kızılacak bir taraf yok bence."

Peki Hızlı Gazeteci bir kadın olsaydı erkeklere eleştirileri nasıl olurdu?

"Gayet tabii, örneğin ben başta Hızlı Gazeteci'yi bir kadın olarak düşünmüştüm. Eğer bu böyle gerçekleşseydi, o kadın karakteri olarak çıkan kişiler bu kez erkek karakteri olarak çıkacaktı. Öncelikle şunu söylemek isterim, bazı insanlardan çok ilginç tepkiler alıyorum. Sanki bir açığımı yakalamışlar gibi, 'Hımm, olaylara erkek gözüyle bakıyor' gibi tepkiler gösteriyorlar. Tabii erkek gözüyle bakıyorum, bu bir sır değil, ama örneğin bir kadın gazeteci olsaydı, çok daha çarpıcı şeyler çizilebilirdi. Ben meselelere öncelikle insan olarak yaklaşıyorum, söylemek istediğim sözler var, ister kadın, ister erkek, bence önemli olan da bu."

Ya Hızlı Gazeteci bir gün biterse?

"Olabilir. O zaman, herhangi bir konuda bir başka kahraman söz konusu olur. Örneğin, bir kadın kahramandan yola çıkıp, çok daha çarpıcı şeyler çizebilirim gibi geliyor bana. Kadını anlatan öyküler olabilir bunlar. Böyle bir konuyu, zannediyorum ki çok büyük bir zevkle çizebilirim. Hem de, bugün sahip olduğumdan kat kat fazla malzemem olur. Çünkü erkeklere yönelik eleştiri yapmak, çok daha kolay. Bu nedenle Hızlı Gazeteci bir gün biterse gibi bir korku söz konusu değil benim için."

Belki bazı okurlarımız bilmiyorlar. Bize Fazilet'i, Mimoza'yı ve Belgin'i anlatır mısınız?

"Üç genç kadın, bugünün Türkiye'sinde yaşayan, birbirlerine çok benzeyen, çok ayırılan tarafları olan kadınlar. Fazilet, seksen öncesinin militan, eylemci kuşağından olan, sekiz yılını bir tutukevinde, tutuklu olarak geçiren ve sekiz yıl sonra büyük değişimler geçirmiş olan Türkiye'de o yalıtılmış dünyadan çıkıp, aradaki boşluğu gözlemleyemeden yaşama yeniden atılan bir kadın. Fazilet öykü boyunca, eksik yaşamış olarak, zamanı telâfi edebilmenin bunalımlarını, sorunlarını yaşadı. Fakat her halde çok yetenekli bir insandı ki, sorunları yüzünün akıyla halletti. Fazilet'i sevdik, çünkü çok içimizden biri. Belgin gazeteci bir kadın, otuz beşine gelmiş ve biraz kırsal kökenli olduğu için, ailesinin baskılarıyla tutucu bir çevreye ait olmanın verdiği dezavantajlarla, biraz da kendi yeteneksizliğiyle, fazlaca değişememiş. Kentli ve bin dokuzyüz seksen dokuzlu olamamış. Bunun eksikliğinin er geç farkına var mış. Ve bu noktadan itibaren de, o geç kalmışlığı bir an önce gidermek için, gereken noktaya gelme çabasını gösteren, ama bu çabayı gösterirken büyük acemilikler yaşayan, bazen Fazilet'le paralellikler gösteren birisi. Mimoza ise, gerek Belgin, gerek Fazilet'e benzemeyen, burjuva özellikleri daha belirgin olan, geçmişiyle ilgili mümkün olduğunca bilgi verilmeyen, sade son durumuyla ilgili bilgi verilen, daha özgür hareket edebilen, ilk tanıştığı biriyle yemeğe çıkabilen bir kadın. Tabii daha sonuna gelmedik, her an her şey değişebilir tabii."

Ya Hızlı Gazeteci nasıl biri Sayın Şen? Okuyucu onu nasıl değerlendiriyor?

"Evet ilginçtir, herkes Hızlı Gazeteci'yi, mükemmele yakın ya da mükemmel biri olarak düşünüyor. Hızlı Gazeteci mükemmel biri değil. Ama sanırım akıllı biri. Benimle özdeşleştirmek isteyenlere ise şunu söyleyebilirim. Hızlı Gazeteci'nin benden kopya çektiği söylenebilir, gündelik konuşmalarında, yaşayış biçiminde olduğu gibi… Örneğin size bir sır verebilirim. Evi benim evim, zavallı benim evimi kullanıyor. Bana çok benzeyen tarafları olsa da, her davranışını bana mal etmek, sanırım doğru olmasa gerek."

Sizin için "kadınları sevmiyor" diyenlere rastlanıyor. "Özel yaşamındaki pürüzleri romanına aktarıyor, kadın düşmanı" diyenlere ne cevap vereceksiniz?

"Doğrudur, doğrudur, hatta bugün sakallarımı bile kestim, mavi oldukları belli olmasın diye. Yatağımın altında bir sürü kadın kemiği var, kimisinin kolu, kimisinin eklemi, kesip kesip öldürüyorum evime gelenleri. O ana kadar da onlara çok iyi davranıyorum. Şunu söylemek isterim, bunu söyleyenler ayıp ediyorlar. Söylenecek tek söz, okuduklarını daha iyi anlamaya çalışsınlar derim. Demek ki çözümleyemiyorlar. Çizgi roman okumak da çaba istiyor. Çizgi roman ilk okuyuşta kendini ele vermeyebilir."

Peki bu sorunun ardından bize kadını tanımlar mısınız?

"Kadın… Dünyanın en tatlı yaratığı. Güzel tenleri var, saçları bizim gibi dökülmüyor, bizden daha yumuşaklar. Tüm kadınlar benim için çok güzel, çok çekici. Bize göre daha duyarlılar kanısındayım. Size şunu söyleyebilirim, ben kadınları çok seviyorum. Bana güzel gelen her kadını seviyorum, ama bu güzellik kaş-göz güzelliği olmayabilir, benim güzelim olması önemli. Bir ses tonu, bir bakış, bir tavır çok önemli."

Kadını bu derece çok seven bir insan için, aşk ne ifade ediyor?

"Bence mümkün olsa da hep aşktan söz etsek. Aşık olduğunuz zaman, kendinizi çok iyi de hissedebiliyorsunuz, çok kötü de… Benim için aşık olduğum zaman farklı, aşık olmadığım zaman farklı duygular söz konusu olmuştur. Aşık olmadığım vakit atıp tuttuğum duygular, sonradan farklı biçimlenmiştir benim için."

Sizin çalışma biçiminiz günlük bir çalışma gerektiriyor. Zor olmuyor mu?

"Aksine, hem çok yararlı, hem de ilginç oluyor. Örneğin, her gün okurlardan gelen mektuplardan tutun, çevremdeki tüm insanlardan birçok malzeme bulmam söz konusu. O gün gazeteye gelen biri, yeni bir malzeme olabilir benim için ya da akşam tanıştığım yeni biri."

Ya özlemler? Aşklar?

"Çok güzel aşklar yaşamak isterim. Düşlerim var, gezmek, dünyayı, en önemlisi insanları tanımak isterim. Uçmak mümkün olsa, ellerimi kanat olarak kullanabilseydim. İnsanlara güzel öyküler anlatmak isterim. Ama çizerek, ama gitar eşliğinde, ama yazarak, belki de bir film karesinde. Bu dünyanın daha güzel bir dünya olması için, bir şeyler yapmak, yaptıklarımın işe yaradığını görmek isterim. Çok uzun yaşamak ve ölmeden yarım saat öncesine kadar sağlıklı olabilmek, daha akıllı, her gün biraz daha akıllı olmak isterim. Başarılı olmak isterim, ama bunu meslekî anlamda söylemedim. Böyle sınırlama getirmiyorum. Hayatı algılamak ve iyi yorumlamak başarı bana göre."

Bu söyleşi de 1989 yılına ait. Bugünkünden daha "cici" bir çocuk olduğum, sorulan sorulara daha usulüne uygun yanıtlar verdiğim yıllara… Söyleşinin sonlarına doğru ettiğim "aşk, çiçek, böcek" lâkırdılarını bugün tekrar okuduğumda bıyık altından gülümsediğimi itiraf etmeliyim. (Necdet Şen)

Yorumlar

Bu söyleşi de 1989 yılına ait. Bugünkünden daha "cici" bir çocuk olduğum, sorulan sorulara daha usulüne uygun yanıtlar verdiğim yıllara… Söyleşinin sonlarına doğru ettiğim "aşk, çiçek, böcek" lâkırdılarını bugün tekrar okuduğumda bıyık altından gülümsediğimi itiraf etmeliyim.

Necdet Şen - 26 Aralık 2010 (10.30)

diYorum

 

76
Derkenar'da     Google'da   ARA