Patronsuz Medya

Devlet, bildiğin Devlet

Necdettin Koçibey - 7 Kasım 2011  


Matbuatta yazılanları okuyunca, son yıllarda yaşanan siyasal olayları, Ergenekon tutuklamalarını falan, "devrim" diye adlandıran sevindirik liberaller geldi aklıma.

Devrim o kadar ucuzlamadı ablalar-abiler. Fikret Başkaya'nın "Cumhuriyetin ilânı devrim değil hükümet darbesidir" sözlerini hatırlatırım. Padişah 3. Selim ile başlayıp Padişah 1. Kemal -ve "ist"leri- ile doruğa çıkan tulûat-meşrep "modernleşme" hamlesi yeni bir aşamaya evriliyor desek daha gerçekçi olur aslında.

Ya da halen, Padişah 1. Recep ile başlamakta olan 4. Osmanlı'nın kuruluş yıllarına tanık oluyoruz diyelim, daha janjanlı olsun.

Şöyle ki, 3. Osmanlı, 1923'te saltanatın hanedandan alınıp asker-sivil bürokratik bir kasta devredilmesi ile başlamıştı. 4. Osmanlı'da, iktidarın bu kapıkulu kökenli bürokratik kasttan devralınıp avam irisi hüdainabit müteahhit-taşeron kastına devredildiğini not edelim, bakiyesi sonraya devrolunsun.

Tabii ki Devlet ve Memleket'in nasıl istimal edileceğine dair idrak çerçevesi, zamanında 2. Mehmet (Fatih) tarafından -Oğuz töresi ile Bizans devlet geleneği pragmatizm potasında eritilerek- nasıl dökülmüşse aynı minval üzre devam ediyor. (Ermeni milleti Kürt tebaaya kırdırula! Kürt tebaa Ermeni'den devşirme hanım pilota bombarduman ettürüle!) O noktada şaşmaz bir "devamlılık" söz konusu. Değişen, hımmm, belki sadece kepçe tutma, karavana dağıtma adabı ve kürsü terminolojisi. Bugün dahi (Kânunname'den 555 yıl sonra) Padişah'ın huzuruna varıp el etek öpme ayrıcalığı sadece yıllık bilmem kaç akçe gelir irad edenlere mahsus bulunuyor.

Allah devlete millete ve geç gelen kapitalizme zeval vermesin. Amin.

Yorumlar

Sanırım benzer çağrışımlar farklı kişilere aynı zamanlarda benzer şeyleri düşündürtüyor. Bir tesadüf eseri, internette şöyle bir yazı buldum:

Son günlerde, özellikle seçimden sonra AKP'nin yaptıklarını bir çeşit devrim olarak niteleyenlerin sayısı arttıkça benim de aklıma Doktor'un yukarıda kısaca ifade etmeye çalıştığım düşünceleri geliyor. Eğer bu bir devrimse nasıl bir devrimdi diye.

Eğer bu bir tür devrimse arkasında "sınıflar" mı var, yoksa günümüzün "barbarları ve medenîleri" arasında mı geçiyor? Yoksa her iki tür güç de işin içinde mi?

Burada Kıvılcımlı'yı okumamış olanlara, yazdıklarımı takip edebilmelerini kolaylaştırmak için küçük bir açıklama yapmam gerekiyor. Kıvılcımlı "barbar" derken, onun ilkel, yıkıcı ve hoyrat yanını değil, ilkel komünal toplum yapısının "sosyal gelenek göreneklerini" taşıyan ve aynı zamanda "kolektif aksiyon gücü" yüksek özelliklerini göz önüne alıyor. "Medenileri" ise, aksine teknik bakımdan güçlü olmakla birlikte, sosyal gelenek ve göreneklerini kaybetmiş dolayısıyla da "kolektif aksiyon güçleri zayıf" toplumlar olarak görüyor.

Gelelim sadede. AKP'nin temsil ettiği güçler öyle anlaşılıyor ki yalnızca "gelenek-görenekleriyle" davranan "kolektif aksiyon yetenekleri" yüksek toplum kesimleri değil aynı zamanda yükselme potansiyelleri olan "yeni bir sosyal sınıfı" da içeriyor. Başarısı da burada.

Necdettin Koçibey'in eksik bıraktığı yeri Erol Katırcıoğlu yerinin elverdiğince tamamlamış. Eksik olmasın.

Yazının tamamını okumak isteyenler şurdan sola dönebilirler:
Aklımızdaki soru - Erol Katırcıoğlu (Küyerel)

(Not: Yıllaar sonra baktım ettim, yazının yerinde yeller esiyor, maalesef. Elimde kaldı yazık, çiçeklerimle mendil.)

Battal Gazî - 12 Kasım 2011 (17:40)

diYorum

 

Necdettin Koçibey ve onun gibiler neler yazdı?

60
Derkenar'da     Google'da   ARA