Patronsuz Medya

"Peki Doktor, şimdi ben ne yiyip ne içeyim?"

Melih Özel - 2014

Künye - Prof. Dr. A. Melih Özel, Binbir Surat REFLÜ / Peki Doktor, Şimdi Ben Ne Yiyip, Ne İçeyim?, Sigma Publishing, 1. Baskı - Ocak 2014  


"Yer misin, yemez misin?"

Teşhis ve tedavileri ile ilgilendiğimiz hastalarımızın, hekim dostlarımıza en sık sordukları soruların başında yeme içme ile ilgili olanlar gelmektedir. Yalnızca sindirim sistemi hastalıkları ile ilgilenenler değil, hemen hemen tüm branşlarda görev yapan meslektaşlarımız, meslek hayatları boyunca hemen hemen her hastada bu soruyla, bir şekilde muhatap olmuşlardır.

Bunda tuhaf bir şey yok elbette. Hastanın hastalığı ile ilgili bilgi edinirken, beslenmesi ile ilgili olarak dikkat etmesi, tercih etmesi ya da uzak durması gereken gıdaları öğrenmesi ya da nasıl beslenirse kendisi için yararlı olabileceğini anlaması, hastalığın tedavisi açısından önemli konulardan birisi hiç şüphesiz.

Ancak bu sorular ve bunlara verilen yanıtlar, çoğu zaman gerçek ihtiyaca cevap vermekten uzak, basmakalıp, üzerinde yeterince düşünülüp zaman harcanmamış bir bilgi yumağı şeklinde hastalarla hekimler arasında konuşulmakta ve hastalar arasında da paylaşılmaktadır. Sonuçta "onu yeme, bunu içme, onu yedikten sonra şunu içme, şuna hiç yaklaşma" gibi kimseye bir yararı olmayan bir beslenme şekli ortaya çıkmakta ve bir zaman sonra da ne hastada ne de hekimde bu konuya bir ilgi kalmaktadır.

Hele konu, Gastroözofageal Reflü Hastalığı gibi sindirim sistemi ile ilgili ve gerçekten gıdalardan ve beslenme şeklinden etkilenen bir hastalık olduğu zaman, bu konunun önemi daha da belirgin bir şekil almakta. Diyet önerilerinin bilimsellikten uzak, kulaktan dolma ve dayanaksız olmasının yarattığı sakıncalar saymakla bitmez. Hastalarımızdan kendilerine bir şekilde önerilmiş öyle diyetler duyarız ki bazan, şaşkınlıktan ağzımız açık kalır.

Bazı hastalar ne yerlerse yesinler reflülerinin alevlendiğinden şikayet eder ve bundan dolayı yemekten içmekten neredeyse tamamen uzak durarak şikayetlerini kontrol etmeye çalışırlar. Uyguladıkları diyet kimi zaman sağlıklı beslenme imkanını ortadan kaldırabilecek kadar yetersiz ve basit bir hal alabilir. Sadece çorba ve patates püresi ile beslenmeye çalışan mı ararsınız, gün boyunca yediği en babayiğit öğünün biraz tavuk içeren mütevazı bir sandviç (domatessiz, başka katkı ürünü olmadan) olduğunu ifade eden mi?

Reflü hastalarını böyle davranışlara iten nedenlerin en başında, yeme-içme faaliyetinin hastalığın semptom ve belirtilerini alevlendirebilmesi ya da ilaçların etkilerini engelleyebilmesi sayılabilir.

Oysa "yemek", sadece beslenme maksadı ile yapılan bir eylem değil. İnsanlar sosyal faaliyetlerinin bir parçası olarak da yemek yerler. Hayatımızı renklendiren pek çok olay bir yemek eşliğinde daha anlamlı ya da daha keyifli olabilir: İş görüşmeleri, aile ya da komşu toplantıları, bayram yemekleri, romantik birliktelikler…

Bazen yemekli toplantılar, yiyecekler, içecekler yalnızca güzel zaman geçirmeyi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda insanın güzel anıları arasında yer de alabilir. "Saniye hanım çok güzel yaprak sarması yapar…", "Bir tandır kebabı yedik filanca yerde, 10 senedir tadı damağımda…" gibi ifadeleri günlük yaşantımızda hiç de nadir duymayız.

Reflülü hastaların çoğu, hastalıklarının kontrolünü etkin bir şekilde sağlayabilmek için yalnızca nasıl besleneceklerini değil, aynı zamanda ne yemeleri, ne yememeleri gerektiğini yeniden öğrenmek zorunda kalan bir hasta grubudur.

Reflü nedeni ile takibimde olan hastalarımla diyet konusunu konuşurken, yeme – içme zevklerini ortadan kaldırmadan ya da hayata anlam ve tad veren önemli oyunculardan birisinden vazgeçmeden de bunun mümkün olabileceğini anlatmaya çalışıyorum. Önemli olan hem hastalığın semptom ve bulgularını alevlendirecek diyet unsurlarından uzak kalabilmeyi başarmak hem de beslenmekden ve yeme – içme zevklerinden vaz geçmemek.

Bu noktada bilinmesi gereken çok önemli bir konu var. Hastalarımızın çok önemli bir bölümü bunu bilmiyor, ya da kabullenmek istemiyor. Bunda ilaç kullanmakla ilgili çekinceler, diğer tedavi yaklaşımlarının bilinmemesi ve yanlış yönlendirmelerin rolü de var elbette. Ama bu bir gerçeği değiştirmiyor: Diyet bu hastalığın tedavi zincirinin en önemli halkası değil. Tabii semptom kontrolü ve ilaç etkileşimleri gibi faktörler diyetin gözden geçirilmesini gerektirir, ama hasta dostlarımızdan çok sık duyduğumuz "ben reflümü diyetle kontrol ediyorum" yaklaşımı doğru ve yeterli değil.

Ben bu aşamada reflü tanısı almış hastalara şu klişe yaklaşımı kuvvetle öneriyorum:

Temel bazı diyet unsurları var (bkz. aşağısı). Bunlara dikkat edin ve mümkünse uzak durun.

Gıdalar, yiyecek ve içeceklerin üzerinizdeki etkilerini gözlemleyin. Size dokunduğunu bildikleriniz varsa, bunları dikkatle kullanmakta yarar var.

"Şu yiyecek ya da bu içecek reflüye iyi gelir" diye bir şey yok. Bunu unutmayın. Tedavinizi değiştirmeye ya da kesmeye neden olacak bir gıda – içecek seçeneği olmadığını lütfen aklınızdan çıkarmayın.

"Hayat tarzı değişiklikleri" olarak adlandırılan düzenlemeler arasında saydığımız faktörlere aman dikkat. Kilonuzu iyi kontrol edin ve çok sert, sıkı diyetlerden uzak durun.

(Sayfa 43, 44, 45)

Yorumlar

Yaş kemale erdikçe sağlık sorunları da ufak ufak zuhur ediyor.

Allah beterinden saklasın tabii. Şimdilik sadece akşamları bağırsaklarımın polis telsizi gibi vocurdamasıyla, bir de çok tokken ufkî pozisyona geçersem midemdeki müstakbel necasetin boğazıma geri gelmesi ile uğraşıyorum biraz.

Bazen ayakkabılarımı bağlamak için eğildiğimde bıldır yediğim hurmaların geviş getireyim diye ağzıma geri döndüğü oluyor.

Fakat ballı hastanın prof dr semtine gelirmiş ya, gene öyle oldu, Melih üstad hızır aleyhisselam gibi yetişip bu sorun hakkında bir kitap yazdı.

Abartmıyorum, o kadar sürükleyici ve midevî bir kitap ki, iki kere okudum doyamadım, üçüncüye hazırlanıyorum.

Hiç kasmamış üstelik, okurun algı düzeyini çok iyi kerterizlemiş, ben bile anlayabildim.

Evet, Reflü sıkıntısıyla nasıl baş edeceğimizi önemli oranda çözdük sayılır. Şimdi geriye mızıldanan bağırsak sorunsalı kaldı. Umutluyum. Ustadan aynı lezzette bir eser de bu konuda bekliyorum.

Necdettin Karbonat - 6 Şubat 2014 (22: 34)

Merhaba Melih bey, reflü konusunda nette arama yaparken kitabınızdan haberdar oldum. Öyle sanırım ki yeni çıkmış olmalı. Bu sayfadaki bölümü okuduktan sonra internetten sipariş verdim. Okumak için sabırsızlanıyorum. Emeğinize sağlık, teşekkürler.

Seçkin Önal - 8 Şubat 2014 (10: 07)

Öncelikle mütevazı kitabımızı bu bölümde tanıttığı için Sayın Büdütör'e, sonra da iltifat edip ilgilenen dostlarımıza teşekkür etmeliyim.

Böyle konularda, bu yaşımda -aklaşmış saçlarım ve sakallarımla- hâlâ mahçup olup iki kelimeyi bir araya getiremez hale geldiğimi söylersem şaşırmayın lütfen.

Evet, kitabımız çok yeni. Geçen hafta çıktı. Umarım yanıt bekleyen sorularınızı karşılar ve derdinize çare olamasa bile, en azından çareye giden yolu göstermekte yardımcı olabilecek bilgiler vardır içerisinde.

Tekrar teşekkürler ediyorum.

Melih Özel - 8 Şubat 2014 (14:40)

Melih Bey, en içten duygularla tebrik ederim. Tebrik ederim velâkin, "bekleyin arkadaşlar, bi kitap yazıp geliyorum" mealindeki molanızdan beri bekliyoruz, bilmem anlatabildim mi efenim?

Yani demem o ki, artık kitap yazılıp yayınlandığına göre; en kısa zamanda o güzelim makalelere, hikayelere, ezcümle Derkenar'a dönmenizi de bekliyoruz.

Reflüsüz günler dileğiyle.

Deniz Türkoğlu - 9 Şubat 2014 (00:49)

Reflü gibi çok yaygın bir sorunla ilgili sorularımıza, birlikte kahve içip sohbet ediyormuş gibi cevap vermiş sevgili doktorumuza teşekkür ederim.

Yalnız, kütüphanemizde yerini alan kitabınız için ara sıra mutfağa da götürme izni istemek zorundayım. Tam da nasıl yapıldığını merak ettiğim tarifleriniz için tekrar teşekkürler.

Fersan Cevriye - 9 Şubat 2014 (21:34)

diYorum

 

63
Derkenar'da     Google'da   ARA