Patronsuz Medya

Turist Ömer derler onun adına!

Lütfi Numan Şenola - 14 Ekim 2003  


Bizim Sadri Alışık'la hukukumuz tevellütüm itibarıyla çok eskilere dayanmaz. Bakmayın; zaten hukuk dediğim de kendisine ekran karşısından duyduğum, ağzımı açık bırakan, 'Bu kadar mı sahici olunur be birader? 'dedirten bir hayranlıktan ibarettir.

Herkes gibi benim de içimi sızlatan terkedilmişliğine, gene tercih edilmemiş olmasına rağmen acısını gizlememesine, 'Böylesi ikimiz için de iyi oldu! 'deyip 'artislik' yapmadan gözyaşlarını aşikâr etmesine; yaralarına hicazla, hüzzamla derman aramasına içten içe duyduğum bir yakınlık, bir 'onun için üzülme' halidir. Mümkün olmadığını bile bile 'abi üzülme, o kaybetti 'demeyi gerçekten isteme naifliğidir. 'O bunları hiç haketmedi' diye yazıklanma safdilliğidir. Ki anladığım kadarıyla benzer hisleri taşıyan insan sayısı epeycedir, bu yüzden de Sadri Alışık memleketimizde sevilen bir aktörden ziyade, mümtaz ve müstesna bir şahsiyet olagelmiştir.

Ne zaman 'şöyle güzel bi şey çıksa da izlesek' ruh haliyle televizyon karşısına geçsem, kanallardan birinde Sadri Alışık'a rastlamayı umarım. Başrolde olması da gerekmez; öyle karelerden birine uğraması bile, çok uzun zamandan beri görmediğim eski bir dosta rastlamış hissi uyandırır bende. Ama bir de talihim yerindeyse ve onun klarinet çalmasına, 'ben seni unutmak için sevmedim'e başlamasına ya da manitasıyla Çamlıca'da gazoz içerek sohbete dalmasına denk geldiysem keyiften ölürüm.

'Yuh olsun sana koca dünya' nidalarıyla, yüz kere seyrettiğim filmin repliklerine eşlik ederim. Bu sevginin sosyolojik, psikolojik çözümlemelerine hiç girmem. Bunun altında belki garibana acıma, belki dalgacılığına tav olma, belki de acısını yaşama biçimine hayranlık duyma vardır. (Girmem dedik ama halihazırda koftiden çözümlemelere sıvandık bile!)

Kral adamdır, jönler gibi triplere de girmez. Kalbi kırıldığında bile 'al ulan öyle olmaz böyle olur 'demez. Çaresizliğini sinesine gömerek başını alır gider. İşte bu yazıyı da, kendisine karşı gene yanlışa düşüldüğüne dair bir kanaat neticesinde yazıyorum.

Bakın nasıl: Birkaç hafta önce televizyon karşısında kavun kaşıklarken, kanallardan birinde yeni bir dizinin tanıtımına rastladım. Dizinin başrollerini cemiyet hayatında çok rağbet gören manken kızlarımızdan biriyle, yakışıklı bir kardeşimiz paylaşmıştı. Sonra dizinin bölümleri sırasıyla yayınlandı. İşte bizi geren hususlar da bu noktada ortaya çıktı.

Bizi geren hususların ilki, bu yakışıklı kardeşimizin Sadri Alışık'ın oğlu olması. "Eee, Sadri Alışık'ın oğlu dizi çekemez mi kardeşim?" diye bir sual hasıl olursa, cevabımız 'Tabii ki çeker, ancak kendisi oynarsa çeker. Dizide babasını oynatıp kendisi oynuyormuş gibi yaparsa, buna aklımız yatmaz' olur.

Bakın şimdi; gariban bir taksi şoförü 'otomobili garibanların sokağına sığamayacak kadar büyük olan 'artist kızımıza abayı yakar. Ayten kızımızın gözleri 'dört defa mavi' dir. Tabii alttan da ince, yanık bir keman sesi yükselir ki, şoför bey oğlumuzun çaresizliğini yüreğimizin en derinlerine itinayla nakşeder. Şoför bey oğlumuz bu aşkın imkânsızlığına kanidir ama gene de şarkılardan medet umar.

Aşina değil mi? Tabii, hem de 'Kör kör parmağım gözüne.' 'Ekranlarımızda görmek istemediğimiz' bir iş yapılmış ve Sadri Abimiz'in esintileri takla attırılaraktan günümüze uyarlanmıştır. Söz konusu takla operasyonunda başrolü oğlunun oynaması da değil asıl gücümüze giden. Kendisi zaten babasıyla ilgili her şeyi bizlerle paylaşır, sağ olsun. (Şiirin moda olduğu zamanlarda da babasının şiirlerini bir albümle bizimle paylaşmaktan imtina etmemişti.)

Teessürümüzün nedeni, gözlerine kestirdikleri her şeyi nakde çevirmeye hevesli tayfanın, bu işlere Sadri Alışık'ı da alet etmesi. Biz Sadri Alışık'ı bugüne ve bugün yapılanlara benzemiyor diye sevdik. Arayıp da bulamadığımızın onun gibi adamlarda saklı olduğunu; meselenin incelikten, zarafetten, letafetten ve muhabbetten ibaret kaldığını onun gibiler sayesinde belledik. Şimdi ne gerek vardı bîçare adamın aziz hatırasına dokunmaya?

Tamam, hukukumuz çok eski değil ama onun böyle çerez edilmesini de görmezden gelemeyiz ki! Böyle, ölmüşlerin rüzgârıyla kayık yürütme çalışmalarından, maksat değirmen dönsün hesabı herkesin, her şeyin harcanmasından da illâllah demiş vaziyetteyiz.

'Bu yapılan onu hatırlamak için iyi niyetli bir çabadır. Sadri Alışık'ı unutmamak için elimizden gelen, ancak bu kadardır 'denileceğini de şimdiden duyar gibiyiz. İşte böyle arkadaşlar. Bence bu yapılan Sadri Alışık'a alenî bir haksızlıktır. Bu memleket Sadri Alışık'ın en çok sahiciliğini sevmiştir. Şimdi onu en önemli şahsiyeti olmaksızın yeniden canlandırmaya çalışmak nâdanca, beyhude ve de nafile bir çabadır. Bizim tek derdimiz de üzüntümüzü 'ofsayttaki arkadaşlara' duyurabilmekten ibarettir. Lütfen Sadri Abi'ye 'bari' dokunmayın!

Yorumlar

Hala içimde bi aile bireyimi kaybetmiscesine yaradır. Bu duruma Sadri abimiz alışık olabilir ama biz onun yokluğuna alışamadık. Allah rahmet eylesin.

Güngör Giler - 22 Ekim 2007 (1:00)

Sadri Alışık'ın şimdiye kadar çok dikkat çekilmemiş bir yönü de, Türkçesi hele ki argoyu kullanmaktaki becerisidir. Zannetmiyorum ki, replikleri güzide senaristlerimizce yazılsın…

Mustafa Guduk - 26 Ekim 2007 (5:51)

Evet onu unutmayacağız filmleri çok müthiş ama Ayhan Işık'ın vefat etmesi onu adeta 30 yıl önce öldürdü. Çünkü çok iyi dost oldukları biliniyordu. Arkadaşı Ayhan için hayır o ölmedi deyip hastahaneyi ayağa kaldırması onu ne kadar çok sevdiğinin bir göstergesiydi adeta

Muhittin Paçal - 29 Ekim 2009 (19:41)

Sadri abinin oyunculuğunu şimdiye kadar görememişler için; video 75 arama motoruna sadri alışık serseri 1 yazsın ve sonuna kadar seyretsin.

http://ara.video75.com/video-ara.php?tag=sadri+al%FD%FE%FDk+serseri+1&hepsi=Video75+te+Ara

Sinan Koçak - 8 Ocak 2010 (19:33)

diYorum

 

50
Derkenar'da     Google'da   ARA