Patronsuz Medya

İslamlık ve Sosyalizm

Hikmet Kıvılcımlı - 1969

Künye - Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Osmanlı Tarihinin Maddesi, Cilt-2, Sayfa 129-130, Tarihsel Maddecilik Yayınları, Nisan 1977  


Müslümanlık her gerçekten Devrimci sosyal doktrin gibi, Sosyalizme dek varır. Hz. Muhammed'in temsil ettiği ilk İslâmlık ve Şeriat, değil fethedilen toprakları, taşınır ganimetleri bile, hatta fetihten sonra ortaya çıkan "Fey"leri bile müslümanlar arasında ortaklaşa benimsemek prensibine dayandırır.

Ganimeti olduğu gibi bütünüyle ve toptan Tanrıya adar, yani ortak Müslüman mülkü yapar. Kişiler arasında hemen paylaşmaya gitmez.

Müslümanlığın ilk sayılı kutsal savaşı Bedr Gazvesidir. Bir avuç insan arasında yapılmış küçük bir yankesicilik gibi görünse de anlamca erişilemez yücelikte bir dönüm davranışıdır. O zamana dek sırf platonik (Eflatuni) sözlerle vaız (konferans) ve nasihat (öğüt) vermekten öteye geçmiyen İslâmlık, ilk kez Bedr kuyusu başında, Mekke mütegallibesinin Şam'dan geri zenginlikler getiren kervanını vurmakla laftan işe geçmiştir. Ondan sonra İslâmlığın bütün düşünce ve davranışları bu kesin momentle belirlendirilmiştir. (…)

Bedr gazvesinde zafer müslümanlarda kalıp da orada ele geçen değerlere sıra gelince, ilk ayrılık belirdi. Gençler "cengi biz ettik", yaşlılar "bozulsanız bize sığınacaktınız" diyerek ganimeti bir türlü paylaşamıyorlardı. Hz. Muhammed inandığı ve elçisi bulunduğu Allah önünde bu çıkar çekişmesine içerledi. Müslümanın Din uğruna ülkücül döğüşünü bekliyordu. Müminler (inanmışlar) ise açıktan açığa dünya malına kavuşma hırsıyla parlamışlardı. Bunun üzerine Kuran'ı Kerim, ganimet tamahıyla çekişen taze müslümanlara şu keskin zılgıdı yaptı:

"Yes'elune ke an'il Enfâl. Kûl; el Enfâl'ü lil Lâhi ver Resul Fe'ttekul Lahe ve Eslahü zâte beyneküm ve etıy'ul Lahe ver Resul'hü; in küntüm Müminiym!" ("Senden ganiymet soruyorlar. De ki: Ganimet TANRININ ve PEYGAMBERİNDİR. Eğer siz inanmış (mümin) iseniz Tanrıya boyun eğiniz. İşi aranızda düzenleyiniz. Ve Allah ile Peygamberine itaat ediniz." ) (Enfâl Suresi, 1. Ayet)

Bugün hâlâ -gözü kararmış vurguncu, derebeği, ezgici olmayan- her Mümin ve Müslüman, o Ganimet Sûre'sinin en birinci ayetini bir, bir daha, namusluca okuyup anlamıya çalışabilir. Kur'an ortadadır. Gelmiş geçmiş hiç bir zalim onun kılına dokunamamıştır. Müslümanca Savaş, hiç kimseye kişi olarak bir imtiyaz tanımaz. "İnne me'l müslimûne ihve" ("Hiç kuşku olmasın ki Müslümanlar kardeştirler" ). Ama Emperyalist ajanların müslümanlar içinde casus örgütü olarak parayla kurduğu "Müslüman Kardeşler" değildirler. Herkesin karınca kaderince elbirliği ile kazanılmış herhangi zaferin nimetinden kimse aslan payı alamaz. Doğrusu hakkı da yoktur.

Yorumlar

Kıvılcımlı'nın baktığı yönden öyle görünse de İslâm, sınıflar arası çatışmadan çok, sınıfı ne olursa olsun, hakikat ile onu gizleyenlerin arasında süren bir mücadeledir. Zorlamaz; duyurur, tercihine bırakır. Devrimleri, giyotinleri yoktur; sadece silâhla tehdit edene karşı savaşır. Kurunun yanında yaşı da yakmaz, toptan yok edici silâhları da kullanmaktan imtina eder.

Hep "ganimet" e atıfta bulunulması da, "Adalet" yazımda belirttiğim materyalizmle bir şekilde ilintili ideolojilerin yalnızca madde üzerine kafa yormaları sebebiyle olsa gerek. Yaşasa sohbetine katılacağım ve çok konuda uzlaşacağımı sandığım kişidir. Bu aralar onu takip eder görünen bir yazar daha var: İhsan Eliaçık. Bence o da yorumlarında aynı maddî hataya düşüyor.

Bu kısa alıntı bile, günümüzdeki tartışmaların ancak kabuk üzerinde kaldığını gösterebiliyor.

Ali Sedat Çetinkoz - 1 Şubat 2012 (23:39)

Değerli Çetinkoz, mektubunda diyorsun ki gel gayrı…

Haa, bir de şunu diyorsun:

Hep "ganimet" e atıfta bulunulması da, "Adalet" yazımda belirttiğim materyalizmle bir şekilde ilintili ideolojilerin yalnızca madde üzerine kafa yormaları sebebiyle olsa gerek.

Hımmmm…

Bu durumda biz şöyle mi düşünmeliyiz?

Katolikler Protestanları, Sünnîler Alevîleri, Almanlar Yahudileri, Türkler -ve Kürtler- Ermenileri, Hutular Tutsileri, İngilizler Masaileri, İspanyollar Aztekleri…

Sadece ve sadece din adına, şanlı bayrak adına, temiz ırk adına kesti biçti.

Peki ya dökülen onca kanın ardından bir çırpıda el değiştiren büyük servetleri hangi ulvî şemanın içine oturtacağız?

Yani fail "ben bu işi vatan millet için yaptım" dediğinde banka hesabına yatırılan yüklü meblağı ya da tapuda adına kaydettirilen emlâki nereden bulduğunu hiç sorgulamayacak mıyız?

Sorguladığımızda "materyalizmle ilintili bir ideoloji" adına mı konuşmuş sayılacağız?

Neden maktuller hep o toplumun zenginleri, failler de hep en açgözlüleri arasından çıkıyor? Tesadüf mü?

Çapulcu'dan Eşraf'a uzanan bir illiyet rabıtası hiç yok mudur şu dünyada?

Aydınlatabilirseniz müteşekkir kalırız.

Cankur Taran - 10 Şubat 2012 (19:19)

Gördüğüm kadarıyla aydınlanmaya benim kadar ihtiyacınız yok, yeteri kadar aydınsınız. Zaten biliyor olduğunuz cevapları sorup da bu garibi utandırmayınız.

Hakkınızı helâl edin, ışığınızdan da izinsiz olarak bir miktar faydalandım: Kimler kimleri kesmiş!

Ha, soyadınız tanıdık geldi; akrabanız ise, Ali Taran'a söyleyiniz, o yaptığı şeyi de yanlış bulmuştum, kanserli karısını boşamak filân…

Ali Sedat Çetinkoz - 12 Şubat 2012 (01:29)

Bir insan Kıvılcımlıdan alıntıyı ardından son derece ciddi ve sağlam temelli A. S. Çetinkoz yorumlarını okur da bu kadar mı "dam üstünde saksağan" durumuna düşer. İşte bu "nasip" açıklanacak durumlara harika bir örnek. Git kardeşim, "taran" da gel, kafana üşüşmüş cinleri kov.

Halil Nasip - 17 Şubat 2012 (15:59)

Ben futbol da oynadım, kesilen muz ortaları fark ederim. Gol atmak güzeldir ama ben kimsenin ideolojisine kışt deme niyetiyle topa girmedim. Ya (kendince) doğruyu söyle veya sus hesabı.

Şunu eksik ifade ettimse izah edeyim: Materyalizmle ilintili diye sadece Marxizm'i değil, kapitalizmi (veya liberalizm) de sayıyorum; bireysel veya devletsel maddî zenginlik yani… Bu benim algılamam tabii, manifesto ilân etmiyorum, parti de kurmuyorum.

Tarihte kimler kimleri ne maksatla kesmiştir, tam sırrına vakıf değilim ama, sonuçta tarihe ne şekilde geçtiyse kabul etmek lâzım. Kalplerden geçeni bilemeyiz. Sağ gösterip sol vurmak da benim işim değil.

Katillerin üst kimliğiyle afişe edilmesinin yanlış hükümlere sebep olabileceğine dair de bir yazı yazmıştım önceden. Ne kesenin, ne yargılayanın böyle bir hakkı yok. "Tanrı dedi ben de kestim" diyenler genellikle akıl ve ruh hastalıkları bölümüne nakledilmez mi?

Peki, o zaman "Dökül biraz" deniyorsa, aslında karşımda bilgiç bilgiç "hmmm" diyen biri olması heves kaçırıcı. Gözlerini yumup, parmaklarıyla kulaklarını tıkamış olma ihtimali çok yüksektir onun.

Dediğim gibi, zaten cevapları çok iyi bildiğini o ünlemle destekliyor. Meselâ ben Katoliklerin kestiği söylenen Protestanların 30 yıl savaşları sonunda elde ettiği zaferle ve Vestfalya antlaşmasıyla kapitalizmin yolunu açtığını düşünürüm. Katoliklik bireysel zenginliği hakir görürdü, sadece kilise zengin olabilirdi. Aslında kim kimi neden kesmiş oluyor şimdi?

Ali Sedat Çetinkoz - 18 Şubat 2012 (13:05)

Merhaba, bu Kay, Cankur eşi olduğunu. Ben bir kaç hafta bu yana Türk öğreniyorum. Ben beyaz anglo-sakson protestan, makbul Amerikan duyuyorum. Biz Cankur ile flört zaman, sık sık "Türk halkı çok çok mizah duygusu var" ve ona inanıyorum söyledi.

Son iki makale yukarıdaki bu görüşü teyit etmektedir. Gerçekten çok hiciv ve SPIRITUEL vardır. Şimdi Cankur fikri doğrudur ikna. Siz Türkler çok komik bir halk vardır, size üstün bir mizah duygusu var. Tebrikler!

Not - Ben Google Translate tesisi ile yorumu çevirdik. Herhangi bir yanlış olduysa çok özür dileriz.

Aşağıda, benim görüş orijinal versiyonu.

Hi there, this is Kay, wife of Cankur. I am learning Turkish since a couple of weeks. I am white anglo-sakson protestan, palatable American. When we flirting with Cankur, he often told that "Turkish people have many many humour sense" and I beleive her.

Last two article above are confirmed this opinion. Really they are very satirical and spirituel. Now I convinced Cankur's idea is correct. You, Turks are very comic folk, you have a superior humour sense. Congratulations!

P. S. - I have translated this comment with Google Translate facility. Extremely apologize if there happened any mistake.

Above, the original version of my opinions.

Kay Taran - 18 Şubat 2012 (23:28)

Ama siz yanlış geldiniz, Seviye Belirleme Sınavı yan binada. Eğlenmek istiyorsanız, bizde 23 Nisan diye bir gün var; beklerim, gelin koltuğuma oturturum sırayla ikinizi… Şimdi erken yatın ama, şirinler sizi.

Ali Sedat Çetinkoz - 18 Şubat 2012 (23:53)

Doksanlı yıllarda üniversitede jandarmaya göğüs germe pahasına lâiklik eylemi yaparken elbette bunu solculuk ve sosyalizm adına yapıyorduk. Din insanları uyuşturuyor, onları meşgul olmaları gereken asıl kavgalarından, sınıf mücadelesinden alıkoyuyordu. Dolayısıyla alt edilmesi gereken ilk düşman oydu.

Aradan yıllar geçince ve Türkiye'deki ideolojik yapılaşmaların arka planını daha iyi görünce, yaptığımız şeyin aslında kimleri bıyık altından gülümsettiğini de anlamış olduk.

Sosyalizmin dinle ve ateizmle ilişkisine dair en güzel yorumu Şükrü Argın adlı bir felsefeci yapmış:

"Ateizm, Tanrı'nın varlığına, dolayısıyla öte dünya fikrine itiraz eden bir düşünce tarzıdır. Sosyalizm ise bu dünyaya yönelik bir itirazın adıdır. Sosyalizm bu dünyanın düzenine, yeryüzü tanrılarına başkaldırır. Dünyanın bu haline yönelik bir itiraz olarak sosyalizm şu anlamda ateisttir: Seküler tanrılara, örneğin paraya, piyasaya ve de Tanrı'nın herhangi bir 'bu dünyaya bulaştırılmış' haline, örneğin kendini yeryüzündeki adaletsizliği meşrulaştırmaya vakfetmiş herhangi bir kiliseye, havraya ya da camiye tam bir inançsızlık ve başkaldırı. Kısacası, sosyalist, müminin kalbindeki Tanrı'ya itiraz etmez. Onun derdi başka tanrılarladır. Dolayısıyla, bu bakımdan sosyalist duruşun her halukârda dindar bir yanı vardır, diyebiliriz."

Röportajın tümü için: Sosyalist için dertli mümin şen şakrak ateistten daha müttefiktir

Yalçın Şahin - 13 Mayıs 2013 (17:19)

Yalçın Şahin yorumundaki röportajı gerçekleştiren kişinin "din" ve özellikle "İslâm" konusundaki tavrı sebebiyle kendisine biraz mesafeli olmama rağmen, sorduğu soruların gazetecilik gereği olduğunu da kabul etmek zorundayım.

Şükrü Argın'ın, soğuk savaş yıllarının haklı-haksız antipropagandası sebebiyle oluşan "dinsiz" yaftasından kurtulmaya, sosyalizmin hareket alanını genişletmeye çalışması anlaşılır bir şey.

Belki başka dinlere karşı bu genişleme mümkün de olabilir, lâkin tebliğ eden peygamberi bizzat tüccar olan ve "Rızkın onda dokuzu ticarettedir" demiş iken, İslâm ile uzlaşması biraz zor görünüyor; hem bir başka sosyalist İhsan Eliaçık'ın "Abdestli kapitalizm" ine varacak çağdaş mümin yorumlarına rağmen.

Hikmet Kıvılcımlı bu sayfalardaki "İslamlık ve Sosyalizm" alıntısında neden bahsediyordu: Ganimet ve mal paylaşımı… Sosyal ilişkilerin bu kadar içine Ayet'leri ile girmiş bir din, anılan kişinin karşı çıkmadığı "inananın kalbindeki iman" olmakla kalamaz ki, İslâm bu…

Ali Sedat Çetinkoz - 18 Mayıs 2013 (14:40)

diYorum

 

58
Derkenar'da     Google'da   ARA