Patronsuz Medya

Bana kendi dünya turumu hatırlattı

Gülin Aköz - 17 Nisan 2007  


Kitabınız çok tuhaf bir tesadüfle elime geçti.

Geçen sene biri benim kitabıma Derkenar'da rastladığını yazmıştı. Bakmak için siteye girdim. Bu vesileyle Nereye adlı kitabınızdan haberim oldu.

Tabii ki kitap piyasada yoktu, kitapçıma ısmarlatayım getirsin dedim ama o aralar bu yayıncılık piyasasının içindeki pislikleri görüp öğrendikçe kitap denen nesneden soğumuştum, araya başka telâşlar girdi ve unutuldu. Geçenlerde yayınevimle anlaşmamı feshettiğimden kitabımın piyasada olmaması gerek; bir kontrol etmek için Taksim'de D&R'a gittim. Gezi kitapları rafında nasıl olduysa dikkatimi çekti, elimi attım ve "işte, aradığım kitap bu!" diye heyecanla kaptım. Pek mutluydum okumak istediğim bir kitap karşıma çıktığı için.

"Nereye?"

Artık okurken keyif aldığım kitapların sayısı iyice azalmış durumdayken bu kitap ilâç gibi geldi. Normalde kitapları pür-sürat okurum: bir an evvel bitsinler diye, bir görevi yerine getirmişlik rahatlığına ermek için. Sizin kitabınızı ise hem yavaş, hem hızlı okudum. Yavaş- hiç bir noktayı atlamamak için. Hızlı- merak ettiğim için. O arada "ya bana o mail'i yazan kimdi, Derkenar'da benim kitabım var mı cidden" diye sayfanıza girdim. Ve gece yarısına kadar saatlerce okudum. Okudukça, "işte, benim yaşadıklarımı aynen yaşamış, aynı tepkileri duyan biri var" diye içimin yaralarına merhem sürüldü.

Az önce de Güney Amerika'da gezen bir arkadaşlarıma yazarken "gazetede çok para kazandığı işini bırakıp giden bir karikatüristin yaptığı Hindistan yolculuğunu anlatan kitabını okuyorum. Bana kendi dünya turumu hatırlattı" diye yazdım. Kitabınızı okudukça öyle serseri gezmeyi ne kadar özlediğimi fark ettim.

Yani hâlâ geziyorum ama git-gel şeklinde oluyor. Oysa ben alıp başımı gitmek istiyorum. Hoş, şu anki yaşantımdan, şehrin dışında ama içinde evimden çok memnunum. Geceyarılarına kadar cikleyen kuşu seviyorum. Ne anlattığını bilmesem de gevezeliği eğlenceli keratanın. Bir de yunuslarım var. Bazen 5-6 tanesi birden hoplayıp zıplıyor, neşe bulaştırıyor dünyama. Şehirde yaşayan kaç kişi bu kadar şanslı ki?

Neyse, sizin yaşadıklarınız ve tepkileriniz kendimi görmeme vesile oldu. Bu dünyadan (yani yayın dünyasından) nefret etmekle, birilerine ulaşmak ve yazma isteğimi tatmin ederek hayatımı idame ettirebilmek için bu dünyanın içinde olmak gerekliliği arasında bocalıyorum. İnternet bir yandan özgür bir mecra ama diğer yandan hayırsız ve gereksiz çöple de dolu bir mecra. Açıkçası ben "abuk" insanlarla uğraşmaktan sizden çabuk yoruldum, vazgeçtim. Sitede bir sürü yazım da vardı, geçenlerde kızdım, gezi ile ilgili birilerine yol gösterebilecekler dışındakileri kaldırdım. Kitap olarak bastırayım diye birden heves ettim, ama işe başlamaya kalkınca bu sürecin bezdiriciliğini tekrar anımsadım.

Bilmiyorum. Yani siz şimdi neredesiniz ne yapıyorsunuz, bu dünyayla ilgili sorunlarınıza bir çözüm buldunuz veya en azından rahat edebileceğiniz bir mesafe saptayabildiniz mi acaba diye merak ediyorum. Ne de olsa benden büyük biri, benden önce benzer şeyleri tecrübe etmiş; bana benzediğine dair bir duyguya kapıldım ve onun vardığı sonucu, dolayısıyla da kendi geleceğimi merak ediyorum denebilir buna.

Kişisel ilişkilerimde onaylanmak için az mı çaba sarf ettim! Ama sonuçta tam boyun eğemedim, susamadım; başkalarının isteklerine, beklentilerine göre yaşayamadım ve kendim olmaya geri döndüm. Sonuç hep suçluluk duygusuydu. Neyse ki yaptığım iş birilerinin hayaliydi ve kitap yüzünden ciddi acılar çekip ona küstüysem de etkilediğim insanlardan aldığım tepkiler sonucu kitapla barıştım. Onun bir kabahati yoktu aslında. Onun sayesinde onaylanma ihtiyacım bastırıldı biraz da olsa. Ancak iş ilişkilerinde hâlâ oturtamadım dengeyi. Veya doğru yerleri bulamadım. Düzgün bir yer bulayım ve orada kalayım diye arıyorum ama acaba öyle bir yer var mı?

Bilemiyorum. Yazdım işte öylesine.

Sevgiler saygılar.

diYorum

 

81
Derkenar'da     Google'da   ARA