Müthiş bir uğultu ve koşuşturma içinde kendimizi unutmaya çalışıyoruz. Çöp ev gibi zihinlerimiz. Tıkış tıkış, toz, küf, pas içinde. Kepenkleri inik odalarda saklı olan ne?
Kendimizle başbaşa kalmak mı yoksa korktuğumuz?
Yalnızlıktan ne kadar kaçarsak kaçalım, içimizde geceyarıları ter içinde uyanıp başını dayayacak sıcak, güvenilir bir göğüs arayan korkmuş, susamış bir çocuk olacak. Yalnızlıktan kaçtıkça başka türden bir yalnızlığın kollarına atılacağız.
Biz olmayacağız gittiğimiz o yerlerde, aynadaki suretimiz olacak.
Uğultu korkunç evet. Koşuşturma desen gani. Binbir ihtimalli bir coğrafyada çok fazla uyaran var o da doğru. Zihnimizdeki ıvırın zıvırın da hadi var hesabı yok.
Fakat bence Kendimizle başbaşa kalmak
değil korktuğumuz. Bizi biz
gibi kabul etmeyenlerden, etmeyeceklerini bildiklerimizden, yargılamalarından, Onlardan
korkuyoruz! Çok korkuyoruz hem de geberesiye… Bu yüzden de kat kat katlanıyoruz
hayata ve hayatta… Sonra o katların arasında gerçek kendimizi bulup çıkartmak zahmetli oluyor. Başbaşa kalmak sa acıtıp, incitiyor
bizi en çok da korkutuyor. Korkumuz birken, iki oluyor. Severek, güzelleşip çoğalaşacağımıza. Korkarak büyüyoruz.
Bu yüzden de o güzelim yanlızlığın
bile tadı kaçıyor. İçimizdeki çocuksa bal gibi biliyor her şeyi. O korunaklı bir yerde, kendisine sunduğumuz lüksü
yaşayıp, bize ukalalık ediyor bazen. Ve bu korkunç ikilem bizi şizofrenler
gibi konuşturuyor işte. Bir ben vardır bende benden içeri
ye bir çocuk sığdırıyoruz biz, bir başka ben
bir büyük felsefe, bir hayat değil…
Oysa dinlemeli, anlamalı, empati göstermeli, yargılamamalı en çok da sevmeli birbirini. Can Dündar bir süre önce, Kaç kopyayız biz
diye yazmıştı. El yazması birer öykü gibi olmalı oysa insan. Tatsız tuzsuz, dijital kopyalarımıza eyvallah
etmemeliyiz. Bir kere olsun ödlekliği bırakıp, soyunabildiğimiz kadar soyunmalıyız. Artık kral bile çıplak değil ki. Korkma, bağırmam! Söz… Her kimsen, ne kadar soyunursan, ne kadarını çıkartabilirsen içinden
o kadar kabulüm… Ya, ne kadarını çıkartabilirsem içimden
o kadar kabulün mü?
Banu - 15 Haziran 2001
Bence hiç kimse yalnız olmak istemez. Ama mecburen yalnız kalınca da erkekliğe bir şey sürdürmeyip yalnızlıktan çok zevk alıyorum
der.
Battal Takoz - 16 Mayıs 2008 (14:23)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.