Patronsuz Medya

Tarihte Afganistan hiç yenilmedi

E. Cilasun + Darnel Sanders - 0000  


Darnel Stephan Sanders: ABD'li müzik sanatçısı. 1965'de Detroit'deki siyah azınlığın ayaklanmasını yaşadı. 1968'de Vietnam'a gitti. Ordu içerisinde savaş karşıtı örgütlenmede faal olarak yer aldı. 1970'den bu yana Almanya'da yaşıyor.

1982'de FBI tarafından Almanya'dan kaçırıldı. Uluslararası bir kampanya ile özgürlüğüne kavuştu.

'80'li yıllarda Ferhat Tunç ile birlikte, Avrupa'da Türkiyeli ilericilerin etkinliklerinde konserler verdi. 1991'de Körfez Savaşı başlamadan çeşitli uluslardan savaş gazileri ile birlikte Stop the War Brigade (*Savaşı Durdurma Tugayı)'nı kurdu. Vietnam savaşının tam ortasında "anavatan" larına bayrak açtılar.

Savaşın ardından, Savaşa Karşı Vietnam Gazileri - Anti Emperyalist (VVAW-AI) örgütünü kurdular. Avrupa'da yaşayan kimi VVAW-AI üyeleri ise Körfez Savaşı döneminde Stop the War Brigade'i oluşturdular. Darnel Samerş işte onlardan biri.

Darnel ile 11 Eylül'ü, savaşı ve ABD'nin bilinmeyen yüzünü konuştuk:

* * *

E.Cilasun: Darnel, 11 Eylül'den sonra hangi TV kanalına baksam aynı manzarayı görüyorum. ABD toplumunda muazzam abartılı bir "ulusal birlik". Tıpkı bizim Türkiye'deki gibi. Senin de dikkatini çekti mi?

Darnel Sanders: Ekranda gördüğümüz "ulusal birlik" tamamen suni. Dikkatli izlerseniz görürsünüz. Özellikle toplumun orta kesimleri, hatta bunların en iyi gelirli kesimi, ellerinde bayraklarla bu "ulusal birlik" e teşrif buyuruyorlar. Peki ya ABD toplumunun en fakir kesimi? Los Angeles ayaklanmasının yaşandığı mahalleler gibi yerler, buralarda "ulusal birlik" ten bir adet görüntü sunulabildi mi? Latin kökenli işçilerin en düşük ücretle çalıştıkları işyerlerinden bir adet görüntüye ben şahit olmadım. Ya da siyahların yaşadıkları büyük gettolardan herhangi bir şey sen izledin mi? Ben sana söyleyeyim. Buralar ABD'deki sistemin potansiyel ve yeminli düşmanıdır. Buralardan zerre kadar "ulusal birlik" çıkmaz. Bunu bütün dünya bilmelidir.

Hakim sınıflar medyanın büyük bir kısmını ellerinde tutuyorlar. Medya eliyle, ABD'de reform beklentisi olan, ABD anayasasının "özgürlük ve demokrasi" gibi yalanlarına kanmış bu insanların "yurtseverlik" duygularını kullanıyorlar. "Bizden yana olmayanlar bize karşıdır" kampanyası ile bahsettiğim kesimin kafasını ütüleyip duruyorlar. Tabii ki amaçları savaş karşıtı olanları yok etmek ya datarafsızlaştırmaktır.

Gene söylemek gerek. On yıl öncesine nazaran görece daha kritik soru sorma cüreti gösteren medya mensupları da var. Alın işte örneğin bugün Beyaz Saray basın sözcüsünün basın toplantısında kimi gazeteciler biraz daha kritik sorular yönelttiler. "Hani 11 Eylül'ün delillerini gösterecektiniz?" veya "Başkan Kongre'deki konuşmasında delilleri ulusa sunacaktı, ne oldu?" türünden sorular soruldu. Ve Beyaz Saray sözcüsü yine delilleri gösteremedi.

Eh tabi insanlar bunları izliyor ve soru soruyorlar. Bush ve adamlarının dediği ise mümkün mertebe az soru sorulmasını sağlayıp hemen insanları savaşa sürmek.

E.Cilasun: Bush, Kongre'deki konuşmasının bir yerinde "bu savaş Körfez ve Yugoslavya savaşlarından farklı olacak" dedi. Sence ne farklı olacak?

Darnel Sanders: Evet bir fark var. Yüzlerindeki maskeyi indirdiler. O da şu: Evvelden hukuksal sebepleri kendilerine dayanak yapıp saldırıyorlardı. Şimdi, BM'ye falana filâna ihtiyaç duymadan saldırıyorlar. Bence birinci fark burada. İkinci farkın sebepleri daha da uzun. On sene evvel, "evet SSCB çöktü ama batılılar da yakında onu takip edecekler" dedim. Şimdi bak. Ocak ayından beri ABD'nin ekonomik olarak durumu çok kötüydü. Muazzam bir durgunluk baş göstermişti. Bu durum Avrupa ve Japonya borsalarına da sirayet etmişti. Üstüne bir de Arjantin ve Türkiye'deki mali krizler bastırmıştı. Bu cendereden çıkmak için ABD'nin kesinlikle bir savaşa ihtiyacı vardı.

Dünya ekonomik bir buhranın eşiğinde. Savaşa girmelerinin nedeni bu buhranı çözmek içindir.

Şimdi gelelim üçüncü farka:11 Eylül neyi gösterdi? Yıldız Savaşları Projesi gibi büyük bir gücün, bırakalım yıldızların mekânı uzayı bir tarafa, kendi hava sahasını kontrol edemediğini ispatladı. Bu müthiş bir zayıflık göstergesidir. Ve bu zayıflığın ABD'nin hakim sınıfları tarafından onarılması gerekmektedir. O yüzden üçüncü farkın nedenleri burada yatmaktadır. ABD, zayıflığının intikamını almakla meşguldür.

Evet bu savaş diğerlerinden farklı olacaktır. Nereden belli? İşte sana dördüncü fark; ABD, Taliban'ı fundementalist (kökten dinci) olmakla suçluyor mu? Evet suçluyor. Halbuki, kökten dinci olan ABD'nin kendisi. Diğer savaşlardan farklı olarak ABD, bu savaşa hakikaten dini motiflere daha fazla sarılarak, boynuzlarını ateşin içine sokuyor. ABD'de tanınmış sağcı/faşist bir papaz var. Adı, Gerry Falwell. Bu adam 11 Eylül'den sonra kalktı "Allah bizi cezalandırdı" dedi. "ABD vatandaşları dinlerine ve devletlerine yeteri kadar bağlı olmadıkları için, Allah onları cezalandırdı" demeye getirdi. Aynı dönemde Bush'un söylediklerine bakın: "Haçlı seferi" diyor. "Tanrı Amerika'yı korusun" diyor. Bu "Cihad" değil de nedir?

Sonra bu savaşın hakikaten bir "farkı" daha var. "Bu savaş, uygarlığın barbarlığa karşı savaşıdır" diyorlar. Bush'a geçenlerde, "Ölü ya dadiri" dediği için Amerika'nın kovboyları zamanı hatırlatıldı. Bush'da kovboylar zamanı benzetmesini beğendi ve kabul etti. "Ölü ya dadiri" tabirini o dönemden ödünç aldığını açıkça söyledi. Peki kovboylar döneminin başka ne gibi özellikleri var? Kızılderililerin katledilmesi var. Köle ticareti var. İsyan eden kölelerin katledilmesi var. Görüyor musun? 19. yüzyılın başında kendilerini uygarlığın temsilcisi diye adlandıranların yaptıkları icraatlar bunlardan ibaret.

Peki ya atalarını kendilerine örnek alıp bugün uygarlık adına savaş çizmelerini giyenlerin yaptıkları ne veya ne yapmak istiyorlar? Merak edilmesin. Atalarının yaptıklarından farklı bir şey yapmayacaklar. Afganistan için "Ortaçağ" ülkesi tabirini kullanıyorlar. Bütün emperyalistlerin bombalarıyla Afganistan "Ortaçağ" ülkesi haline getirildi. Sonra bir şeyi akılları sıra aşağılarken kendi geçmişlerini unutuyorlar. Ne yani? Ortaçağ Avrupa'sı nasıldı? O Avrupa'da kadınlar cadı diye canlı canlı yakılmadılar mı?

Aslında her şey açıkça ortada. Bu savaş fakirle-zenginin savaşıdır. Usame Bin Ladin ise sadece gerekçedir "uygarlık" diyorlar. Takıldım ben bu "uygarlık" lâfına. Bakar mısın şunların uygarlığına? Taliban" barbar", Pakistan diktatörü Pervez Müşerref ise "uygar" oluyor. Güleyim bari.

E.Cilasun: Geçenlerde Herald Tribune'de gördüm. Devlet yanlısı Vietnam gazileri gönüllü olarak bu intikam savaşında yer almak istediklerini belirtmişler. Peki ya anti-emperyalist, savaş karşıtı Vietnam gazileri, onlar ne yapacaklar?

Darnel Sanders: Kim ne derse desin. Vietnam üzerine yürütülen tartışma hâlâ bitmiş değildir. ABD açısından Vietnam savaşı hâlâ haklı ve meşru bir savaştı. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Vietnam gazisidir. Ve bu adam geçen sene Vietnam'a gitmeden evvel "Vietnam Savaşı bizim için haklı bir savaştır" dedi. Aslında bakılırsa Vietnam Savaşı, ABD'nin hayatında aldığı en büyük darbedir. Ve bu darbenin şokunu hâlâ üzerinden atamamıştır. Kendini bilmez bir kaç Vietnam gazisi hâlâ yeterli dersleri çıkartmayıp bir yeni savaşa koşmaya hazırlarsa…

Eh ne diyelim? Vietnam Savaşı TV'deki ilk savaştı. Savaşın görüntüleri, örneğin ABD'nin attığı napalm bombasından vücudu yanmış Vietnam'lı bir kız çocuğunun kaçışması veya güneyli bir generalin kameranın önünde bir Vietkonglu'nun kafasına kurşun sıkması gibi sahneler. ABD'nin müttefikleri ile birlikte bütün bu yaptıkları, anti-savaş hareketini doğurdu. Büyüyen anti-savaş hareketi dalga dalga ABD ordusunun içine yayıldı. Vietnam'daki ABD birliklerini felce uğrattı.

Benim zamanımda Vietnam'da ABD ordusu içerisinde 25 ilâ 30 adet gizli basılan ve dağıtılan direniş gazeteleri vardı. Bu gazeteler siperden sipere, hastane revirlerinden, kışla yatakhanelerine kadar her yere yayılıyordu. Çünkü ordu içerisinde böylesi direnişçi fikirlerin muazzam bir potansiyeli mevcuttu.

Dünyanın her yerinde burjuva ordularının eratı, toplumun en alt kesimlerinden zorla veya parayla kandırılıp getirilen işçiler, köylüler veya şehir küçük burjuvalarıdır. Devrimciler her zaman burjuva ordularının içine sızıp, isyanı körüklemişlerdir. İşte al sana Bolşeviklerin bütün bir Birinci Dünya Savaşı boyunca Çarlık ordusu içerisinde yürüttükleri anti-savaş faaliyeti. İşte al sana Mao'nun önderliğindeki kızıl ordunun, uzun yürüyüş boyunca dahi Guamindang ordularının saflarını bozguna uğratan ateşli propagandası. Hatta aynı Çin kızıl ordusu, yıllar sonra Kore Savaşı'nda da aynı propagandayı devreye sokmuş ve ABD askerleri içerisinde bir çoğunu kendi yanına çekmeyi başarmıştır.

Yıllar sonra ABD'ye geri dönen bu "esirler"in yönetim tarafından kullanılmayacakları anlaşılınca, bunların Çinliler tarafından beyinlerinin yıkandığı ilân edilmiştir. Bize gelince. Bizim derdimiz ABD ordusu içerisinde dünyadan haberi olmayan, sadece bir iş bulma umuduyla askere yazılan gettolu genci, ya daeğitimini parası olmadığı için tamamlayamayıp, ordunun yarattığı imkânlarla bitirmeyi düşünen kırsal kesimden gelme çiftçi kökenli genci, ya daadlî suçtan hapse girmemek için beş yıllığına ordu ile sözleşme imzalayıp şimdi savaşa sürülen azınlık mensubu bir genci bilgilendirmektir. Hakim sınıfların tabiriyle, bu insanların beyinlerini "yıkamaktır".

Ben ABD'nin bir gün olsun (dünya savaşları hariç) zengin bir ülkeye saldırdığını görmedim. Hep fakir ülkeler ABD'nin hedef tahtasındadır. Şimdi sırada Afganistan var. Tarihte Afganistan hiç bir zaman yenilmedi. Ne İngilizler'e ne de Ruslar'a.

Savaş bence sadece ateş etmek değildir. Bakın Afganlar beni çok etkiledi. Üstlerinde hiç bir şey yok. Ne kurşun geçirmez yelekleri var, ne su mataraları var. Ne özel hazırlanmış ve konserve edilmiş yemeği var. Ne canı sıkıldığında annesini babasını veya eşini arayabileceği cep telefonu var. Afganlı savaşçının hiç bir şeyi yok. Bir kere ayağı çıplak. Üzerinde son derece basit ama hafif bir kıyafet ve elinde bir adet Kalaşnikof tüfeği var. Ortamın kendisi bu. Ve bu ortam tamamen Afganlı'nın lehine. Doğa ise onun çocukluğundan beri bildiği, büyüdüğü doğa.

Yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü ABD ordusuna girmiş olan asker tüm bu ortama yabancı. Ve bir müddet sonra sormaya başlayacak "Ben neden buradayım?" Bizim de derdimiz iş bu raddeye varmadan ABD ordusunun içerisinde bu genç insanları ve onların yakınlarını aydınlatmak. Bizler anti-emperyalist Vietnam gazileri, ABD ve onun müttefiklerinden kaynaklanan tüm emperyalist yağmayı ve savaşı mahkûm ediyoruz. İnsanlara bunu duyurmak bizim öncelikle görevimiz.

E.Cilasun: ABD ordusu içerisinde şimdiden savaşa gitmeyi reddedip baş kaldıran var mı?

DarnelSanders: Bizler her zaman savaşa karşı savaş yürüttük. Ve verdiğimiz mücadelenin meyvelerini de hep aldık. Vietnam Savaşı bittiğinde, ortada sadece yenilmiş bir ABD yoktu aynı zamanda yara almış bir ABD ordusu vardı. Saflarından binlerce anti-emperyalist bilinçle donanmış savaş karşıtı genç insan çıktı. ABD devleti buradan ders aldı. Örneğin Körfez Savaşı'nda TV'de savaşın çirkin yüzünü göstermemeye gayret ettiler. Ülke içerisinde anti-savaş hareketinin varlığını duyurmamaya çalıştılar. Ve keza ABD'de olsun Avrupa'da olsun Amerikan üslerinde Körfez'deki savaşa katılmamakta kararlı yüzlerce eratı kelepçe vurup ağır hapis cezasına mahkûm ettiler.

Şimdi bu savaşa karşı yürüttüğümüz mücadelenin de meyveleri şüphesiz olacak. Belki şimdi göremeyeceğiz, ama en geç iki ay içerisinde savaşa gitmeyen eratı kamuoyu duymaya başlayacak. İnternet'in bu denli yaygın olduğu bir ortamda tüm bunların duyulmasını önlemek artık biraz sor.

diYorum

 

60
Derkenar'da     Google'da   ARA