Patronsuz Medya

Taksit taksit gidiyorum galiba

Deniz Türkoğlu - 27 Ekim 2003  


Önce telefonumu kestiniz. Kesiniz, kurdelesi de benden olsun. Zaten zırt pırt cırlıyordu olmadık yerlerde. Bugünkü aklım o günlerde de olsaydı, alır mıydım yine? Almazdım. Yüzde elli peşinat, üç taksitle edinmiştim kendisini.

"Ah benim de mutlaka bi cep telefonum olmalı, benim neyim eksik ki, gencim-güzelim, ben de istiyorum-ben de" şeklinde bir iştah söz konusu değil yani. Taş gibi ihtiyaçtan aldım.

O zamanlar yaşadığım şehirde, adrese sabit bir telefon bağlatmanın maliyeti de aynı fiyata geliyordu. Ayrıca, sıraya girip dört-beş sene beklemek gerekiyordu. Gerçi bir tanıdıkla en alttaki dosyayı en üstteki dosyanın üstüne koymanın, pek o kadar zor bir şey olmadığını söylemişlerdi de. Bende tanıdık ne gezer? Ben zaten tanınmamak için gitmişim o şehre. Hem dört hafta bile dayanacağımın garantisi de yoktu.

Ne onlarla-ne de onlarsız olamadığım yarı mazi-yarı vicdan törpüsü insanlar yüzünden, adresimden değil ama hiç değilse numaralardan bulunacağım bir telefon şarttı bana. Bir de taksit işi vardı. Peşinatı alıp cebe indiren satıcı, kefil hanesine yazacak kimseyi bulamadım diye, az kalsın geri alıyordu beş kiloluk telefonu elimden (o zamanlar zenginliğin büyük ve ağır şeylerle ölçüldüğü bir zamandı, sonra teknoloji hızla ilerledi-makineler mikro ölçeğine indi).

O kadar pazarlık, telâş, zaman boşa gitti derken; son anda ev sahibim gelmişti aklıma. Bir koşu gidip kendisini bulmuştum. Durum böyle böyle diye kanadının altına sokulmuştum. Allah razı olsun hemen imzalamıştı senetleri. Evini hangi akla hizmetle bana kiraya verdiyse, aynı akılla bi çırpıda çözmüştü işimi. Böyle insanlar da var hayatta.

Uzun seneler dolaştım o telefonla. Cebimde olmasa da torbada falan taşıyarak gül gibi geçinip gittik. İyi çalıştı kerata. Hiç üzmedi beni. Sonra yine bu şehre geri döndüm. Yerleşik düzeni de ucundan kenarından tutturdum. Sabit telefonum bile oldu. Oldu olmasına da telefonun var mı derdin var. Faturaları zamanında ödemek, her babayiğidin harcı değil öyle.

Hem zor hem de başa belâ. Faiz üstüne faiz bindirip, abonenin üstüne biniyorlar nitekim. E binsinler. Mısır tarlasında kabak pozu veren bi ben varım nasılsa.

Yalnızca telefon olsa iyi. Benim aklım, telefonla kurulan iletişimlere zaten pek ermiyor. Varsın kesilsin. Ama kira yüzünden eve haciz gelmesi iyi bir şey değil tabii.

Einstein saçlarını önüne dökmüş oturduğun bir gün kapın çalınıveriyor hani. Nasılsa üstteki veya alttaki komşu dağılımlarından birine gelen yanlış ziyaretçiye, amme hizmeti sunmak için kalkıyorsun ya sen de yerinden. Sağda solda duymuşluğun da var, kemik erimesine iyi geliyor bu yürüyüşler. O öyle değil işte.

Ev sahibi evini ufak ufak boşalttırıyor. Neymiş, bi kaç aydır kirasını ödememişiz. Adam haklı da olabilir-haksız da, renkler ve zevkler hep başka çünkü. Ne yani diyorsun içinden. Benim şimdi pijama-terlik saltanatım burada bitti mi? Acıklı oluyor haliyle.

Ondan sonraki günlerde her zil sesi, kafana balyoz gibi iniyor. Allahtan elektriğimi kestiniz de, ruhum huzura eriverdi. Elleriniz dert görmesin. Zaten uzun zamandır ışığa bakamayan kuduz köpek hastalığı var bende. Mum sağlığıma daha iyi geldi.

Suyumu niye kestiniz onu anlamadım ama. Su kesilir mi be? Hava bedava, su bedava değil miydi? Değildiyse ne kaldı geriye?

Bi de durmadan "öde şu borçlarını" diyorsunuz ya hani.

Cevap veriyorum. Bende para falan yok. Nasıl kazanılır, o konuda da hiç bir fikrim yok. Hiç çabam da yok.

Varlığımın lokal alanlarında, mikroskobik yollarında ne diye tepişip duruyorsunuz trafo kafalılar.

Şalterimi toptan indirsenize. Bunu da biz mi söyliycez?

Yorumlar

"Taksit taksit gidiyorum galiba…"

İmza: Benim bilgisayarın LCD monitörü…

Battal Takoz - 1 Ocak 2011 (22:50)

diYorum

 

Deniz Türkoğlu neler yazdı?

91
Derkenar'da     Google'da   ARA