Patronsuz Medya

Damgasızların orgazmı 12 dakikaymış

Deniz Türkoğlu - 18 Kasım 2011  


"Karakolları şeffaflaştıracağız!" lâfını hatırlar mısınız? Peki siz "Burada Allah yoktur, Peygamber ise tatile çıktı!" lafını bilir misiniz? Gerçi bilmemeniz daha hayırlı.

Karakolları şeffaflaştıracağız, 1990 öncesinde Demirel'in verdiği seçim vaatlerinden biriydi. Demirel o seçimi kazandı ama vaadini yerine getirdi mi derseniz, getirmedi pek tabii.

"Efendim seçimden önce şunları vaat edip, altını çizin demiştiniz" diye soranlara; "İyi, şimdi de üstünü çizin" deyiverdi.

Olmadığına üzüldük mü, yok canım, neden üzülelim ki? Olacağından değil zaten, "ben bunun konuşulabilme ihtimalini sevdim" tarzında bir şeydi bizimkisi.

Gene de o muhterem ağızdan bu lâf çıktığı anda, özellikle bu yerlerle git gel hemhâl olmuş, sidik kan ve bilumum beden suyuyla karılmış beton zeminlerine varana dek, buraların her bir ayrıntısını yalayıp yutmuş külliyat sahibi kişiler, konunun üzerine bir atlama atladılar ki, valla ne yalan söyleyeyim, insan olanın içi parçalanır.

Kolluk görevlileriyle yakın ilişkiye girmemiş olanların yadırgayacağı türden bir iştiyakla konuya asılanlar, işin peşini uzun süre bırakmadılar. Yazdılar, çizdiler, konuştular falan… Sonra ne mi oldu, ne olacak, konu önce magazin basınına meze oldu, ardından unutuldu gitti.

Geriye iman gücü yüksek bir kaç damgalı eşeğin; dayak, küfür, falaka, filistin askısı, göz bağlama, kafaya naylon geçirme, çırılçıplak soyma, hortumla soğuk su sıkma, tırnak sökme, cop sokma, şişeye oturtma, hayaları burma, cinsel tecavüzzz diye diye yırtındıkları imamın abdest suyuna benzer lâkırdıları kaldı. Bi susun da başımızı dinleyelim ama değil mi ya? Valla aynı fikirdeyim.

Fakat o sıralar komik bir hikâyeye tanık olmuştum. Henüz cumhuriyet tokadı yememiş aynı mahalleden üç beş üniversiteli genç, "şeffaf karakol nece ola" deyip coşmuş, hatta "bir anket yapıp halka soralım, sonuçları kamuyla paylaşır, dikkatleri çeker, düzenin taşlarını yerinden oynatırız" deyip kolları sıvamışlardı.

"Oldu canım, düzenin taşları da sizi bekliyordu" dedik ama anlatamadık. Zibidilik işte.

Neyse, bunlar aralarında toplanıp on kişi olur olmaz kalabalık meydanlardan birinde soluğu aldılar, gözlerine kestirdiklerine "şeffaf karakol denince ne anlıyorsun?" diye sormaya ve yanıtları defterlerine kaydetmeye başladılar.

Tâ ki, içlerinden biri, bir göz kararması yaşayıp, aynı soruyu sivil bir polis memuruna soruncaya değin. O gün, "Gel göstereyim yavrucuğum!" yaklaşımında bir cevaba muhatap olan o genç, elindeki defterle birlikte sabık karakolun yolunu tutunca, nihayet anketin de sonunu buldular.

Mamafih on kişiden oluşan maceraperest grup, aynı meydanda yaklaşık üç gündür çalışıyordu ve ellerinde kalan dokuz kalın defterde amatörce de olsa yeterince veri toplanmıştı.

Onuncu defterle birlikte giden arkadaşları da iki gün sonra aralarına döndü çok şükür. Tabii deftersiz olarak.

Savruk herifin teki olduğu için, defteri bakkal defterinden karışık tutmuş; "1. Cam, 2. Camdan, 3. Bu camdan dedi, 4. Bu da Canan, 5. Hepsi Candan…" türü serbest notlarıyla, kimsenin, kendisinin bile altından kalkamadığı, bir çeşit şifreleme metoduyla araştırma notlarını bilmeden kilitlemişti.

Sonunda polisler de notlarla başa çıkamamış, kaportasını çökertip, defterine kitabına sövüp salıvermişlerdi.

Diğer defterler biraz daha bilimsel sayılırdı. Onlar da denek sonuçlarını numaralandırıyor ama numaraların yanına hiç değilse deneklerin yaşını, cinsiyetini, işini, karakol alışverişini, hayatında herhangi bir karakol alışverişi olmuşsa deneği sıkıştırmak suretiyle pazarlıkta ne kadar indiğini, alışverişten neyle döndüğünü falan soruyor, sonra da şeffaf karakoldan anladığını bir bir not ediyorlardı.

1000 cıvarında denek üzerinde yapılan araştırmanın sonucuna baktığımızda, adalet hak hukuk yasa vesaire gibi lâflar da edilmişti edilmesine de, "cam" yanıtı ziyadesiyle ağır basmıştı.

İnsanların aklına şeffaf deyince normal olarak cam geliyordu. Ama camdan karakol deyince, herkes bir anda duruyordu. Camdan karakol olur mu ya hu?

Bugün Hürriyet'te Ayşe Arman'ın "12 dakikada orgazm" adlı muhteşem yazısını okurken birden aklıma bu anket geliverdi.

Ayşe Hanım bir alışveriş merkezinde inşa edilen cam evin içinde okurlarıyla buluşuyor, her biriyle 12 dakikalık orgazmlar yaşıyormuş. Ben kendi adıma hanımefendideki bu bahtsızlığa üzüldüm doğrusu. Yani o iş, bu kadar kısa mı sürüyormuş? Isınmaya bile değmez.

Ayşe Hanım'ın bir gazeteci olarak ilgisini çekmez ama haz algısı gelişmiş estetik duygusu yüksek biri olarak karakolların neden şeffaflaştırılmadığına ilgi duyacağına eminim. O yüzden söylemeden edemedim.

Şeffaflaştırılamazlar efendim, çünkü aksi takdirde cam içindeki obabaşlarının dikkatleri dağılabilir ve neticesinde damgalanacak sürünün akıbeti belirsizleşir.

Düşünsenize sayın Ayşe Hanım, hayvanı tam damgalayacakları esnada gelen geçen, bakan eden, öyle olmasın böyle olsun, orasına basma burasına bas diyen bir seyirci topluluğunun önünde yapılır mı bu işler? Yapılırsa da böyle tatsız rasatsız, böyle yalap şap, böyle 12 dakikada olur ki, dediğim gibi, ısınmaya bile değmez.

Ohooo, biz ne uzun orgazmlar gördük Ayşe Hanım. Kapalı kapıların kerametinden sual olunur mu hiç?

Yorumlar

Bizim mahallede bir Bahtiyar ağabey vardı. Ciğerci Bahtiyar. Ciğerci deyip geçmeyin, dedesi Osmanlı ahilerinden. Ciğercilik, ata mesleği… Serde Arnavutluk da var! Bizim Bahtiyar ağabey, çok nüktedandı. Değme meddahı, yerin 200 metre altına indirir de, maden çıkarttırır.

O anlatmıştı: Bir gün yolda, yanına safiane adamın teki yaklaşıp sormuş:

- "En yakın karakol nerededir acaba?"

Bahtiyar ağabeyi tanımıyor ki gariban, cevabı anında almış.

- "İlk gördüğün polise küfret, o seni götürür."

Sanırım Bahtiyar ağabey, bu orgazm hikâyesini ziyadesiyle çözmüş.

Bahtiyar ağabey bunu çözmüş de, benim çözemediğim bir şey var: Karakollarda 12 dakika süren orgazm, mevzu bahis iktidar erkânı olunca neden 70 senedir bitmiyor? Ne halk bu gidip gelişten bıkıyor, ne de iktidarların uçkuru gevşiyor?

Ufuk açıcı yazınız için teşekkür ederim.

Dağhan Dönmez - 20 Kasım 2011 (15:48)

diYorum

 

Deniz Türkoğlu neler yazdı?

76
Derkenar'da     Google'da   ARA